Türk Halk Müziği Genel Bakış Özet
Çeşitli kaynaklarda ve kitaplarda araştırmacılar halk müziği ile ilgili şu tanımları yapmışlardır;
“Alman müzik bilimci Hugo Reiman:lsu store fotos de boxers para hombres lsu store fotos de boxers para hombres fsu jersey shampoo sebovalis Mexico kot kap modelleri 2013 nike boty kotníkové červené nike flyknit racer black white gymstick zeus 20 χαλάκι ασφαλείας college football store adidas handball spezial test pull avec message homme adidas handball spezial test
- Ezgi ve sözlerin yaratıcısı belli olmayanlar, anonim bir yapıda olanlar.
- Çeşitli nedenlerle oluşan olaylar karşısında halk tarafından benimsenmiş ve halk ezgisi niteliğine bürünmüş ürünler.
- Halk diliyle oluşmuş, ezgisel ve uyumsal yapısı kolayca anlaşılan, belleğe kolayca yerleşen, bu nedenle, popüler (herkes tarafından benimsenen ve tutulan ) bir özellik taşıyan ezgiler.
Fransız halk müziği uzmanı Michell Benet’ e göre halk müziği ise, Halk tarafından benimsenen ve sözlü gelenek biçiminde kulaktan kulağa yayılan ezgilerdir.” (Yıldızkaya,2006:12)
“ İngiliz bilimci Prat’ a göre halk müziği, köylü ve halk arasından çıkıp, gelenek haline gelen ezgilerdir. Yine bir İngiliz araştırmacı olan Bremers’ e göre halk müziği, halkın müşterek malı olan, sade, samimi, düz ve yalın ezgilerdir. Bestecisi olmaz, anonimdir. ” (Hoşsu, 1997:5)Genel olarak toplumların kendi kültürlerini yansıttıkları, benimsedikleri ve geleneksellikleştirdikleri ezgiler o toplumun müziğini, halk müziğini oluşturmaktadır.
Muzaffer Sarısözen halk müziğini şöyle tanımlıyor:
“ İlk bakışta monoton gibi görünen halk türkülerinin, araştırdıkça, ezgi ve ritim yönünden renklilik ve çeşitlilik gösteren nefis bir sanat ürünleri olduğu görülür. Dünyada ne kadar doğal ve sosyal olaylar varsa, tümü halk müziğine konu olmuştur. Türk insanının doğumundan ölümüne (beşikten-mezara) tüm yaşamını, acısını, sevincini, duygu ve düşüncesini, yurt sevgisini türkülerimizde görmek mümkündür. Özetle, halk müziğimiz, Türk halkının ortak malı ve milli kültürdür.” (Yıldızkaya,2006:13)
Türk halkı da bütün toplumlar gibi kendi müziğini yaratmıştır. THM, Türk halkının duygusunu, düşüncesini, inançlarını, yaşayışını, geleneklerini, çeşitli olaylar karşısındaki davranışlarını içinde bulunduran, bölgelere göre tavır, çalgı ve ezgisel farklılıklar gösteren, yalın bir dil kullanılan, kulaktan kulağa, ustadan çırağa aktarılan, halkın benimsediği, gelenek haline gelen ve genellikle yakıcısı belli olmayan(anonim) ezgilerden meydana gelmektedir.
Türkü
THM’ de ezgiler genel olarak “Türkü” adıyla ifade edilmektedir. Türkü kelimesini köken olarak incelediğimizde “Türki” sözcüğünden geldiği görüşü hâkimdir. “ Bu terim, Türk sözcüğünün sonuna Arapça “le” eki olan “i”nin eklenmesiyle türetilmiştir.”(Say,1992:1233). Türk’e has anlamına gelen bu söz, halk ağzında “Türkü” şekline dönüşmüştür.
THM, Türklerin tarihi kadar eskidir. Orta Asya’dan Anadolu’ ya göç eden daha sonra Avrupa’ da da geniş bir alana yayılan Türkler başka milletlerin kültürlerinden de etkilenerek ve başka milletlerin kültürlerini de etkileyerek bir sentez meydana getirmişlerdir. Binlerce yıllık uygarlıklara ev sahipliği yapan Anadolu’ ya yerleşen Türkler, meydana gelen müzik sentezi doğrultusunda günümüz THM’ nin oluşmasını sağlamışlardır.
Orta Asya’ da yaşayan ilk Türk kavimlerine baktığımızda, THM’ nin ortaya çıkışında toplumda çeşitli sosyal görevler üstlenmiş kişilerin varlığını görmekteyiz. “ Orta Asya’ da ki eski Türk toplumlarında, halk sanatçısı olarak bilinen bazı kişiler; kahramanlık, savaş, aşk ve diğer sosyal olayları kopuz adı verilen sazları ile çalıp okuyorlar, büyücülük, hekimlik gibi görevlerde yerine getiriyorlardı.” (Emnalar,1998:29). Bu görevleri üstlenen kişiler tarih boyunca diğer Türk toplumlarında da farklı isimlerle (büyücü, şaman, kam, ozan, saz şairi) varlıklarını sürdürdüler. Dini törenlerde, av ziyafetlerinde, savaşa giderken veya gelirken müzik yapan bu kişilerin, Türk halk şiirinin ilk örneklerini ortaya koydukları bilinmektedir. “ Ozanlar ve saz şairlerinin en önemli çalgısı kopuzdur. Şamanların kullandıkları vurmalı çalgıların aksine, saz şairleri telli çalgı olan kopuzu kullanmakta, dolayısıyla, yapılan ezgiler daha içerikli olmaktadır. ”(Akdoğu,1999:9) Türklerin ilk çalgısı olarak “ Kopuz” adı verilen telli bir çalgı karşımıza çıkmaktadır.
Türklerin Anadolu topraklarına yerleşilmesi ve zamanla başka milletlerle olan etkileşimi, Türk halk müziğine ezgisel, çalgısal ve sözel birçok çeşitlilik sağlamıştır. Orta Asya’ da karşımıza çıkan halk sanatçıları ise çeşitli isimlerle varlıklarını devam ettirmişler ve THM’ nin ana kaynaklarını oluşturmuşlardır.
Türk Halk Müziğinin beslendiği iki büyük kaynak
- Âşıklar
- Türkü yakıcıları
Bu iki grup halk sanatçıları, çeşitli eski ezgilerden, akıllarında kalanları, bilmeyerek, bir başka söz altında birleştirmek suretiyle yeni yeni türkülerin meydana gelmesine sebep olurlar. Bu işi yaparken daha önceden bilinen kuralları uygulamayı düşünemezler, uygulayamazlar. Zira nazari müzik bilgileri yoktur. İçgüdü ile yaparlar bu işi. Âşıklardan birçoğu eskiden yaşamış büyük ozanların deyişlerini, yetiştikleri yörenin müziği ile söylerler.” ( Emnalar, 1998:28)
Bahsettiğimiz bu kaynaklar, Türk Halk Müziği kulaktan kulağa, ustadan çırağa aktarılmasını ve gelecek nesillere iletilmesini de sağlamışlardır.
THM, toplumun ve insanın yaşam boyu karşılaşabileceği ne kadar sosyal ve doğal olay varsa konusu içine almıştır. Aşk, sevda, hüzün, mutluluk, hasret, felaket, dini, ağıt, sevinç vb. birçok konu ile insanın çevresiyle olan bütün ilişkileri THM’ de yer bulmuştur.
Ali Haykad KULABOĞA’nın Yüksek lisans tezinden alınmıştır.