Muzaffer Sarısözen
Muzaffer Sarısözen Sivas ve çevresinde: Sarıhatipzâdeler, Sarıhatipoğulları, Şeyhzâdeler, Saçlı Efendiler ve Saçlılar unvanlarıyla anılan bir ailenin beşinci ve en küçük oğlu olarak Sivas’ın Câmi’-i Kebîr [(Ulucami) Uluanak] mahallesinde R.1315 (M. 1899/1900)’de dünyaya geldi[2].
Babası, Şeyh Hüseyin Hüsnü Efendi, annesi Zeliha Hanım’dır. Soyadı Kanunundan evvelki adı Muzafferettin Mazhar olup bazı evraklarda Muzafferettin Efendi, Muzaffer (Efendi), H[atipzâde]. Muzaffer ve Muzaffer Sözen isimlerine tesadüf edilir. Halk arasında, Saçlıların Muzaffer olarak da tanınır. Aile, Soyadı Kanunu çıktığında, “Hatip” unvânını, “Sözen” unvanı ile değiştirerek “Sarı Sözen” unvanını soyadı olarak alır.
Mekteb-i İptidâî‘i bitirdikten sonra Sivas Sultânâsi tâli’ kısmına (İdâdî’ye) kaydolan Sarısözen, İdâdî’nin 8. sınıfında iken, Çanakkale Savaşı’nda görev almak için tasdikname alır; döndükten sonra, 7 Kânunuevvel 1338 tarihli tasdiknâme/ şehâdetnâme ile mezun olur.
Mekâtib-i İptidâîye Muallim Muavinliği sınavını vererek, Sivas Sanayi Mektebi (Sanatlar Okulu)’ne “Baş Muid (Muallim Yardımcısı)” olarak atanan Sarısözen [18 Teşrinisâni 1334 R. (M.1918)], 31 Ağustos 1336 R. (M.1920)’de ikinci kez askerlik görevini yapmak üzere görevinden ayrılır. Askerlik görevini İstanbul’da tamamladıktan sonra da, yeniden Sivas’a döner ve Muallim Mektebi’ne Türkçe Muallimi olarak atanır [2 Mart 1337 R.(M. 1921)]. 2 yıl sonra da, Sivas Lisesi’ne Musiki Okuducusu (Muallimi) olarak görevlendirilir [1 Mayıs 1339 R. (M.1923)].
1926 yılı Ağustos’unda, İstanbul Konservatuvarı adına I. Tetkik Seyahati için [31 Temmuz-20 Eylül tarihleri arasında Adana, Gaziantep, Urfa, Niğde, Kayseri ve Sivas illerini kapsar]: Rauf Yekta Bey, Ekrem Besim Bey ve Dürrü (Turan) Bey ile birlikte Sivas’a giden İstanbul Konservatuarı Müdürü Yusuf Ziya (Demirci) Bey’in, dönemin Valisi Hilmi Bey’den ricası ve talebi sonucu, Sivas Vilâyeti Umum Meclisi ve Maarif Vekâleti’nin onayı ile Keman Şubesi’nde eğitim almak üzere, meslektaşı Hüseyin Kaya ile birlikte İstanbul Konservatuvarı’na gönderilir [31 Ağustos 1927]. İki sene süreyle resmi program yanında bazı özel derslere aralıksız devam ederek, orta devreyi başarıyla tamamlar ve Keman Muallimleri Ali Senâî, L. Laşenki ve A. Braun imzaları ile 14 Mart 1929 tarihinde mezun olur. Musiki Muallimlik Ehliyetnâmesi almaya hak kazanan Sarısözen, bu eğitiminin ardından Sivas Lisesi’ndeki görevine geri döner.
Sivas’ta görev yaptığı okullarda, Türkçe ve Musiki dersleri yanında ihtiyaç durumuna göre; Tarih, Coğrafya, Tabiat ve Fransızca dersleri de veren ve ayrıca 19 Ekim 1933 tarihinden itibaren Sivas Lisesi’nde Müdür Muavinliği görevini üstlenen Muzaffer Sarısözen, arkadaşı Hüseyin Kaya ile birlikte Anadolu’da bir ilke imza atarak; Sivas’taki musiki hayatını canlandırmak, devletin resmi musiki politikalarının gereği olarak musiki ıslahatını Sivas’ta hayata geçirmek ve bu suretle Batı Musikisini yaymak amacıyla ödenekli kurs tipi olan bir Musiki Mektebi açarlar. Ancak, bir yıl gibi kısa bir süre sonra talebe sayısının azalması ve resmi ödeneğin kesilmesi üzerine kapatmak mecburiyetinde kalırlar.
Ahmet Kutsi Tecer’in, 1930 yılı Eylül ayında Sivas Lisesi’ne atanması, Sarısözen’in hayatını değiştirecek bir dönemin de başlangıcını oluşturur. Bu sayede, onun hayatında, halk kültürünün, özellikle de müzik folklorunun daha yakından tanınması, araştırılması ve derlenmesine dönük yeni ve farklı bir dönem başlar. Aslında bu dönemin ilk tohumları Darülelhan [İstanbul Konservatuvarı] tetkik heyetinin Sivas’ta yaptıkları derleme çalışmaları sırasında atılmıştır [1926]. Genç musiki muallimi Muzaffer Sarısözen, o günlerde, derleme heyetine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda bazı anonim türkülere kaynaklık ederek de, bu hususta istikbâl vaadeden bir genç olduğunu ispatlar.
Muzaffer Sarısözen, İstanbul Konservatuarı’nda eğitim aldığı yıllarda bir konferansını dinlediği A. K. Tecer ile kısa zamanda dost olur. Sivas’ta bir dönem Maarif Müdürlüğü yapan A. K. Tecer de, 1931 yılında, Kangal çevresinde gerçekleştirdikleri uzun bir gezide M. Sarısözen’in musiki ve oyun konularındaki ince kavrayışına hayran olur. İki dost, Süleyman Sami Kepenek’in Valiliği zamanında Sivas Belediye Reisi Hikmet Işık Bey ile birlikte, Halk Şairlerini Koruma Derneği’ni kurar [1931]. Dernek başkanlığını Hikmet Işık Bey, Umum Kâtiplik görevini ise Muzaffer Sarısözen üstlenir. Sarısözen dernek çatısı altında, Halk Şâirleri Bayramı’nın düzenlenmesinde önemli hizmetlerde bulunur [5-8 İkinciteşrin 1931]. Ülkemizde ilk defa düzenlenen “Halk Şâirleri Bayramı”: Ağa Dayı [Hikâyeci], Âşık Ali, Âşık Müştak, Âşık San’atî, Âşık Suzânî [Vehap], Âşık Süleyman [Fahri], Âşık Tâlibî [Coşkun], Âşık Veysel [Şatıroğlu], Âşık Yarım Ali, Karslı Mehmet, Revânî, Süzânî ve Yusuf ile birlikte 15 âşığın / halk sanatkârının tanınmasına ve Sivas çevresi âşıklık geleneğinin gün yüzüne çıkartılmasına imkan sağlar. Üç gün süren bu faaliyet, İstanbul basının da dikkatini çeker ve bayram hakkında çok sayıda yayın yapılır. TC. Devlet Demir Yolları da, Türkiye’nin her yerinden Sivas’a bir hafta boyunca yarı ücretli biletle yolcu taşır. Takip eden yıllarda, bu faaliyeti kendine örnek alan pek çok vilâyette, âşıklara dönük etkinlikler düzenlenir.
1932 yılında, Ahmet Kutsi [Tecer] imzasıyla Sivas, Kâmil Matbaasında: “Sivas Halk Şairleri Bayramı” isimli kitap hacminde büyük boy bir broşür de yayınlanır. Bu broşür, böyle bir organizasyonun ilk bölgesel raporu olarak önem taşır. Bu raporda, Muzaffer Sarısözen’in de, “H[atipzâde]. Sarısözen” imzasıyla kalem aldığı Sivas Halayı başlıklı fotoğraflı ve hacimli bir makalesi, Âşık Veysel’in ağzından dikte ettiği Bülbül türküsü ve ayrıca Düz Halay / Ağırlama notası yer alır. Bu rapor dolayısıyla “H. Muzaffer” adı geniş folklor çevrelerinde duyulur. Müzikolog Halil Bedi Yönetken’e göre; “Sivas Halayı” başlıklı makale, Düz Halay/Ağırlama notası ile birlikte, konusunda, ülkemizdeki ilk ilmi yayın olmalıdır.
Muzaffer Sarısözen, Sivas’ta öğretmenlik yaptığı yıllarda müzik folkloru, özellikle de halaylar konusundaki araştırmalarına devam eder. Bu bağlamda, Niyazi Yılmaz’ın verdiği bir bilgiye göre; 1935 yılında, Sivas’ta “Seçme Halaylar” adıyla 25 sayfa hacminde küçük boy bir kitap da yayınlar; ancak, bu kitap –muhtemelen az sayıda basıldığı için– müzik / folklor bibliyografyalarında yer almaz.
Saffet Arıkan’ın Maarif Vekilliği zamanında, Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü ile birlikte Güzel Sanatlar Müdürlüğü görevini de yürüten Cevat Dursunoğlu’nun, Sarısözen’i Ankara’ya çağırması ve onu Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş günlerinde planlanan derleme gezilerini gerçekleştirecek heyet üyeleri arasına dâhil etmesi ile hayatının akışını değiştiren yepyeni bir dönem başlar.
Diğer taraftan Muzaffer Sarısözen’in hayatında pek çok yenilikler getiren bu dönem, gerçekte genç Türkiye Cumhuriyetinin kültür-sanat politikalarının da yeni yeni şekillenmeye başladığı bir dönemdir. Bu dönemde yukarıda da söz edildiği gibi, daha 1930’lu yılların başında, ülkenin önde gelen sanatçı, eğitimci, müzikolog ve fikir adamlarından oluşan “Türk Musikisi Islah Komisyonu” çalışmalara başlamış, bu çalışmalarda, Paul Hindemint’in, milli musikiye önem verilmesi yönündeki tavsiyeleri dikkate alınmıştır. 1936 Kasım’ında Türkiye’ye gelen Macar kompozitör Béla Bartók’un halk ezgilerinin derlenmesi ve derlenen eserlerin değerlendirilmesine dönük tavsiyeleri de müzik adamlarınca tartışılmaktadır. Diğer yandan, resmi kuruluş yasası, TBMM’de, 1940 yılında onaylanan Ankara Devlet Konservatuvarı’nın ön kuruluş hazırlıkları da bu yıllarda başlamış ve Atatürk’ün direktifleri ile 1936 yılında, Musiki Muallim Mektebi’nden iki sınıfın alınması ile Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluşu gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte, M. Sarısözen’in de dâhil olduğu derleme gezilerinin genel planlamaları Maarif Vekâleti bünyesinde yapılmış; ancak, planlamanın yürütücülüğü Ankara Devlet Konservatuarı’na verilmiştir.
Derleme gezilerinin planlanmasında da Darulelhan (İstanbul Konservatuvarı] adına gerçekleştirilen derleme gezilerinde elde edilen bazı tecrübelerden yararlanılır. Bu maksatla, daha derleme gezileri başlamadan, tıpkı Darulelhan’ın yaptığı gibi tüm ülkeyi kapsayan ve bizzat Valilikler tarafından yürütülen bir Folklor Anketi düzenlenir. Anket: “Halk Musikisi“, “Halk Raksları” ve “Sportif Oyunlar” olmak üzere üç başlık altında gerçekleştirilir. Bir yandan, söz konusu anket sürdürülürken, diğer yandan halk müziğini modern teknik araçlarla ve sistemli bir şekilde derlemek için, derleme gezilerinde kullanılmak üzere ses alma cihazları ve diskler sipariş edilir.
Bütün bu gelişmelerin yanında, ayrıca Ankara Devlet Konservatuvarı bünyesinde bir “Müzik Arşivi / Folklor Arşivi” kurulması da kararlaştırılır. Ve bu arşivin başına, Cevat Dursunoğlu’na bağlı Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü Şube Müdürlüğü görevini yürüten Ahmet Kutsi Tecer’in teklifi ile Muzaffer Sarısözen getirilir. Cevat Dursunoğlu’nun, Öğretmen M. Sarısözen’i Sivas’tan Ankara’ya çağırmasının nedeni budur. Ancak, ataması hemen yapılmaz; Sivas’tan başlatılması planlanan ilk derleme gezilerini gerçekleştirecek derleme heyetine derleyici sıfatıyla dâhil edilir.
Maarif Vekâleti adına, Ankara Devlet Konservatuvarı bünyesinde “Müzik Arşivi / Folklor Arşivi” şefliğinin kurulup, derleme heyetlerinin oluşturulmasının ardından gelen ilk yaz mevsiminde derleme gezileri organizasyonu, Ağustos ve Eylül ayları içinde hayata geçirilir [1937].
Hasan Ferit Alnar, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedi Yönetken ve teknisyen (fizikçi) Arif Etikan’dan oluşan derleme ekibi, Almanya’dan satın alınan –hem elektrik, hem akümülatörle çalışan– “Saja” marka, alıcı ve verici ses kaydeden makinelerle birlikte 17 Ağustos 1937 günü, Ankara’dan Sivas’a hareket eder. O günlerin Sivas Lisesi Musiki Muallimi Muzaffer Sarısözen, ekibe Sivas’ta katılır. Halil Bedi Yönetken, bu ilk derleme gezilerindeki Sarısözen’i şöyle anlatır93.
“…İtiraf ederim ki 1937’de Maarif Vekâletince düzenlenen ilk derleme gezisi için seçilen üyeler arasında halk müziği ve oyunları ile uğraşmış şahsiyet, yani heyetin gerçek folklorcu üyesi M. Sarısözen idi. Onun Sivaslı oluşu, Sivas’ı iyi tanıması bu ilk derlemede büyük faydalar sağlamıştır.(…). Sarısözen, Sivas dolayları müzik ve oyun folklorunu çok iyi tanıdığı gibi Sümmâni, Ruhsatî, Emrah, Viranî, Veysel ve Şarkışlalı diğer âşıkların edebiyatını da iyi tanıyor, yerli lehçeyi iyi bildiği gibi âşıkların söylediklerini iyi anlıyor, onlardan derlenen ezgilerin metinlerini kolayca ve dosdoğru kaydediyordu. Ayrıca saz da çaldığı için derlemede nerede, ne cins sazla karşılaştıysak, düzenleri, vesâiresi hakkında müspet bilgiler ediniyorduk. Sarısözen, bu ilk resmi derleme heyetine Sivas ve dolayları müzik folklorunu tanıtmada ideal önder olmuş, o yıl, Malatya, Kemaliye, Erzincan, Erzurum, Rize ve Trabzon derlemelerinde de aynı değerli yardımlarda bulunmuştu. Azami nezaket ve mahviyet gösteriyor ve daima ‘Ben sizin emrinizdeyim, asistanınızım’ diyordu. Fakat gerçekte, yapılması gereken her şeyi en iyi şekilde yapıyordu. Halkla konuşmasını, halkı konuşturmasını biliyordu, halk kendisini hiç yadırgamıyordu, halka karşı daima büyük bir saygı gösteriyor, bütün insanları akrabasıymış gibi telakki ediyordu. Bu, folklorcunun, halk tetkikatçısının ilk önemli kalitelerinden biri idi…
Bu ilk derleme gezisindeki çalışkanlığı ve kabiliyeti ile birbirinden değerli müzik adamlarının takdirini toplayan Muzaffer Sarısözen; 01.10.1938’de, Ankara Musiki Muallim Mektebi’nden sağlanan “Şan Öğretmenliği” kadrosu ile Müzik Arşivi (Folklor Arşivi) Şefliği’ne tayin edilir. Bu tarihten sonra da, M. Sarısözen için Türk Folklor hayatına emsalsiz hizmetlerle geçecek Ankara günleri başlar…
Türk müzik tarihinde: “Ankara Devlet Konservatuvarı Derleme Gezileri” olarak anılan ve 1937-1952 yılları arasında 16 yıl aralıksız sürdürülen bu periyodik alan araştırmaları, gerçekte Darülelhan’dan sonra, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen ikinci ve en büyük organizasyondur.
Yukarıdaki tablodan da kolayca anlaşılabileceği gibi, 1941 yılından sonra derleme gezilerinin tamamı, büyük ölçüde Halil Bedi Yönetken’in başkanlığında, Muzaffer Sarısözen ve teknisyen Rıza Yetişen’den oluşan bir heyet tarafından gerçekleştirilir. Halil Bedi Yönetken, Sarısözen’in bütün bu derlemelerdeki rolünü de şu cümlelerle belirtir94:
“1942’den itibaren yalnız o, ben ve teknisyen Ali Rıza Yetişen’den kurulu üç kişilik bir ekiple geri kalan bütün Anadolu illerini derledik. (…). İlmi yönden ekibin mihveri o idi. Derleme yapılacak yere vardığımız zaman elemanlar sağlar, kendisine teslim ederdim. O eşsiz bir tahammülle çalışmasını yapar, gerekli notları alır, onları fişlerin açıklamalar bölümüne kaydeder, bazen ezgilerin notalarını da fişin bir kenarına yazıverirdi. Günde 12 saat durmadan çalıştığı olurdu”.
Muzaffer Sarısözen, periyodik düzenlenen bu resmi derleme gezileri dışında; resmi düzeyde period dışı derleme gezileri de gerçekleştirir. Sözgelimi, 18 Şubat 1955 tarihinde, İstanbul/Zeytinburnu’nda bir misafirhaneye yerleştirilen Doğu Türkistan/Altay çevresi Kazaklarından pentatonik Asyâî müziklerden oluşan 40 parçalık bir derleme yapar. Bunun yanında, bizzat Konservatuvar’daki odasına ziyarete gelen mahalli sanatçılardan türküler kaydeder. Hatta özel olarak bulunduğu kimi yörelerde ve özel mekânlarda da resmi olmayan derlemeler yapar. Resmi olan ve olmayan iki ayrı derleme biçimini, notaya aldığı türküler üzerine düştüğü “Özel” notu ile belli eder.
Türkü derleme çalışmaları, Muzaffer Sarısözen’in ömrünün son günlerine kadar sürdürdüğü ve adeta uhrevi bir vazife edindiği hizmetlerden biridir. Resmi ve / veya özel kaç türkü derlediği ya da derlenmesine önayak olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, bu rakamın müşterek derlemelerle birlikte 10.000 civarında olduğu söylenebilir. Diğer yandan, kurucusu olduğu Ankara Devlet Konservatuvarı “Folklor Arşivi / Müzik Arşivi” şefliği adına, kaynak kişilerden 1970’li yılların başına kadar özel derlemeler yapıldığı da bilinmektedir.
Ankara Devlet Konservatuvarı Folklor / Müzik Arşivi bünyesinde, Türkiye’nin hemen her köşesinden plak, tel ve bantlara kaydedilmiş 9000’i aşkın sesli müzik materyali mevcuttur. Ayrıca alanda ya da arşivde çekilen çok sayıda siyah-beyaz fotoğraf ile sesli materyallerin birer kimlik belgesi sayılan “derleme fişleri” de söz konusu arşivde muhafaza edilmektedir. Derleme fişleri, her alanda, kaynak kişilerden derlenmiş her eser için el yazısı ile ayrı ayrı hazırlanmış belgelerdir. Derleme fişleri üzerinde, kaynak kişiler ve kaydedilen eserler hakkında emsalsiz bilgiler çeşitli müzikolojik, terminolojik, etimolojik, organolojik, folklorik notlar, çizimler, açıklamalar bulunmaktadır. Mahalli Dil / Ağız araştırmalarına dönük alanda kaydedilen bilgi fişleri ile 1937 yılında başlatılan “Anket” bilgi fişleri ve yine yörelerden toplanan “Kabak Kemane”, “Sipsi”, “Tulum”, “Karadeniz Kemençesi”, “Bağlama”, “Cura”, “Kaval”, “Çifte”, “Davul”, “Zurna”, “Tef”, “Darbuka”, vs. gibi halk çalgıları da, yine bu arşiv bünyesinde muhafaza edilmektedir.
Muzaffer Sarısözen, ömrünün son gününe kadar Ankara Devlet Konservatuvarı kadrosunda görev yapmış; Konservatuvar’da “Folklor Arşivi Şefliği” yanında, bilhassa Kompozisyon bölümü öğrencilerine “Musiki Folkloru”, “Halk Musikisi Tarihi” ve “Milli Oyunlar” dersleri de vermiştir.
*
Muzaffer Sarısözen, Türkiye Radyo Kurumu [TR/TRT] bünyesinde de, Türk Halk Müziğine unutulmaz hizmetlerde bulunmuştur. Halk Müziğinin ülke çapında yayılması ve sevilmesinde Türkiye Radyo Kurumu’nun katkısı ne kadar büyükse, Türkiye Radyo Kurumu bünyesinde ihdas edilen THM Ses ve Saz sanatçı kadrolarının ve bu kadroları kuran Muzaffer Sarısözen’in katkıları da o ölçüde büyüktür.
Muzaffer Sarısözen; 1938 yılının Ekim ayında, Ankara Musiki Muallim Mektebi’nden sağlanan “Şan Öğretmenliği” kadrosu ile Müzik Arşivi (Folklor Arşivi) Şefliği’ne atandığı günlerde, Ankara Radyosu da yayın hayatına yeni başlamıştır. O yıllarda halk müziği sanatçı kadroları yoktur. Halk müziği programlarını Sadi Yaver Ataman hazırlayıp sunmaktadır. Ataman, program içinde zaman zaman kendi çalıp söylemekte, zaman zaman da yurdun dört köşesinden davet ettiği yöre sanatçılarına programında türküler okutturmaktadır. Sarı Recep [Güray], Bayram Aracı, Aziz Şenses, Hasan Sözeri, Mehmet Gürses, Celal Güzelses, Âşık Veysel gibi çok sayıda mahalli sanatçı, doldurdukları plaklar dışında isimlerini büyük ölçüde bu program sayesinde duyurmuşlardır. Ayrıca, Türk Sanat Musikisi elemanlarının katılımı ile gelişen bir toplulukla da türküler toplu halde seslendirilmektedir. Muzaffer İlkar, Müzeyyen Senar, Mefharet Yıldırım, Sadi Hoşses, Mustafa Çağlar, Tahsin Karakuş, Mahmut Karındaş, Azize Tözem, Nezihe Yılmaz gibi sanatçılar, bu topluluk elemanlarından bazılarıdır.
Sadi Yaver Ataman’ın 1940 yılında ikinci kez askere alınması ve ardından Karabük Belediye Başkanlığı’na seçilmesinden dolayı, Ankara Radyosu bünyesinde halk müziği programları yayından kaldırılır. Ancak, halkın yoğun ilgisi üzerine Sadi Yaver Bey’in bıraktığı yerden halk müziği yayınlarını sürdürmek üzere; Ankara Radyosu Müdürü Vedat Nedim Tör ve Müzik Yayınları Müdürü Mesut Cemil [Tel]’in önerisi ile Ankara Devlet Konservatuvarı Folklor Arşivi Şefi Muzaffer Sarısözen, halk musikisi yayınlarını yürütmekle görevlendirilir.
Muzaffer Sarısözen’in, Ankara Radyosu’ndaki ilk görevi “Yurttan Sesler” ve “Bir Türkü Öğreniyoruz” adıyla yayınlanan iki programda seslendirilmek üzere, o dönem karma bir topluluk olan ve çok amaçlı kullanılan sanatçılara türküler öğretmek ve yayın anında Sarı Recep [Güray] ile birlikte, topluluğa bağlamayla eşlik etmektir. Topluluk Mesut Cemil [Tel] Bey tarafından yönetilir. Toplulukta yer alan sanatçılar şunlardır: Afife Çerik, Ahmet Şenses, Aziz Şenses, Azize Tözem, Huceyle Aykar, Lâmin Utku, Mefharet Yıldırım, Melek Tokgöz, Mustafa Çağlar, Nevzad Akay, Saadet Özbilgiç, Sadi Hoşses, Safiye Tokay, Semahat Özdenses, Servet Adnan, Sıdıka Dalmen…
Ankara Radyosu bünyesinde gerçekleştirilen emisyonlarda ve prodüksiyonlarda halk musiki yayınlarını gerçekleştiren bu topluluk ve solist sanatçılar, yayınlarını 1946 yılına kadar sürdürür. Ancak, gerek Klasik Türk Müziği ve gerekse Türk Halk Müziği yayınlarının bilhassa üslup ve ihtisaslaşma bakımından daha verimli olabilmesi ve gittikçe genişleyen repertuvara hâkim olma adına ortaya çıkan zorluklar nedeniyle, isteğe bağlı bir yapılanmayla topluluk elemanları iki ayrı müzik türüne ayrılır; böylece ilk halk müziği sanatçı kadroları oluşturulur. Adını bir radyo programından alan ve günümüzde “Yurttan Sesler Topluluğu” olarak bilinen Türk halk müziği sanatçı kadrolarının ilk çekirdeği de böylece ortaya çıkar. Yurttan Sesler Topluluğunun ilk sanatçı kadrosu da şu isimlerden oluşur: Sarı Recep [Bağlama], Ahmet Gazi Ayhan [Bağlama], Mucip Arcıman [Bağlama], Neriman Altındağ [Ses], Muzaffer Kıvılcım (Akgün) [Ses], Sabahat Tarabuş [Ses], Ali Can [Ses], Nurettin Çamlıdağ [Ses], Turhan Karabulut [Ses]… Bu topluluğa, 1950’lerde Osman Özdenkçi [Bağlama], Ahmet Yamacı [Bağlama], Seyfettin Sığmaz [Klarinet], Emin Aldemir [Bağlama/Kemane], Mustafa Geceyatmaz [Ses], Necdet Nemutlu [Bağlama], Cengiz Akmeriç [Bağlama], Kemal Karasüleymanoğlu [Ses], Orhan Ergül [Ses], Behiye Tetiker [Ses], Hikmet Ayhan [Ses], Behçet Doğu, Nevzat Güyer, gibi sanatçılar da dâhil olur.
Muzaffer Sarısözen tarafından kurulan ve sayısı zaman zaman değişen bu topluluktaki her bir sanatçı; farklı bir yöreyi temsil eden ve/veya edebilen, farklı bir tavır, üslup ve ağız karakterine sahip, özde solist kimliğinde sanatçılardır. Bunlar, aynı zamanda türküleri nota ile çalıp okuyabilen, farklı yörelerin geleneksel tavır ve üsluplarını başarıyla seslendirebilen, disiplinli, eğitimli sanatçılardır. Bu sanatçılar, halk arasında örneklerine çok rastlanan kadın, erkek ve/veya kadın-erkek bir arada (alaca) toplu türkü söyleme geleneğine bağlı profesyonel seslendirmeler yaparlar. Diğer yandan, bu profesyonel vokal seslendirmelere, “bağlama” ağırlıklı çalgı toplulukları eşlik eder. Geleneksel toplu çalma geleneği ve/veya toplu vokal-enstrümantal tarzda türkü çalıp-okuma geleneği, Yurttan Sesler topluluğunun uygulamalarından bazılarını oluşturur. Muzaffer Sarısözen, “Milli tesânüd (dayanışma), bağlamanın telleri arasındadır” vecizesiyle de, bağlama ağırlıklı çalgı topluluğu ana prensibini de açıkça ortaya koyar.
Muzaffer Sarısözen, Ankara Radyosu bünyesinde kurduğu bu kadroların benzerlerini 1953 yılında İzmir’de, 1954 yılında da İstanbul’da kurmayı başarır. Böylece, Türkiye Radyo Kurumu bünyesinde, merkezi yönetimin disiplin anlayışı ile hareket eden ve derleme gezilerinde tespit edilen türküleri geleneksel seslendirme ağız, üslup ve tavırlarına bağlı prensiplerle seslendiren sanatçı kadroları Muzaffer Sarısözen’in yoğun gayretleriyle kurulmuş olur.
Bilhassa İstanbul Radyosu’nun 1949 yılında yayın hayatına başlamasının ardından yayınlarda yararlanılan; başta Avni Özbenli ve Sadi Yaver Ataman’ın kurduğu “Memleket Havaları Ses ve Tel Birliği” topluluğu olmak üzere, Necati Başara’nın “Şen Türküler Kümesi”, Nedim Otyam’ın “Yurdun Her Köşesinden Deyişler ve Söyleyişler” grubu, “Sadettin Öztorun Halk Müziği Topluluğu” ve müstakil yayınlara çıkan Malatyalı Fahri, Cemil Cankat, Bayram Aracı, Zekeriya Bozdağ, Şemsi Yastıman, Hasan Sözeri, Hasan Tunç gibi sanatçıların program yapıcılığına son verilerek yerlerine Ankara Radyosu Yurttan Sesler Topluluğu’na benzer bir topluluğun 1954 yılında kurulması, bu bağlamda özenle belirtilmesi gereken bir uygulamadır. Sarısözen, genç sanatçılardan kurulan bu topluluğu 6 ay çalıştırdıktan sonra, öğrencisi Ahmet Yamacı’ya devrederek yine Ankara’daki görevine döner. Sarısözen’in İstanbul Radyosu’nda hizmet veren başlıca saz ve ses sanatçısı öğrencileri de şunlardır: Zekai Beşgül [Bağlama], Orhan Dağlı [Bağlama], Yücel Paşmakçı [Bağlama], Coşkun Özer [Ritm], Kenan Şavklı [Bağlama], Azize Tözem [Ses], Fatma Türkan (Yamacı) [Ses], Birgül Bilgiser [Ses], Neriman Gürpınar [Ses], Nasip Cihangir [Ses], Selahattin Erorhan [Ses], Ahmet Sezgin [Ses], Nihat Mercanlı [Ses], Rıdvan Cor [Ses], Dr.Yüksel Özkaynak [Ses]… Daha sonra da, Mustafa Ceyhanlı, Talip Özkan, Hüseyin Oylum, Gülcan Sevim, Salih Uygun, Ramazan Şenses ve Cemile Cevher bu topluluğa katılır.
Yurttan Sesler sanatçılarının genel repertuvarı da, ülkenin dört köşesinden derlenmiş, çoğunluğu anonim ve âşık tarzı eserlerdir. Öğretmen ve şef Muzaffer Sarısözen, bilhassa Ankara Devlet Konservatuvarı adına gerçekleştirilen derleme gezilerinde toplanan eserlerden notasını yazdıklarını öğrencileri ile paylaşarak, onlara öğretir. Yurttan Sesler sanatçılarının ilk günlerdeki repertuvarını, büyük ölçüde Muzaffer Sarısözen’in notaya aldığı ve talebelerine öğrettiği bu eserler oluşturur.
Muzaffer Sarısözen, “Yurttan Sesler” topluluğunun yayın ilkesini ve felsefesini de şu sözlerle açıklar95:
“Radyonun sımsıkı tuttuğu ve başardığı halk türküleri yayımı, ne sadece dinleyicilerine hoş bir vakit geçirmek ne de yalnız türkülerimizin çeşitleri hakkında fikir vermekten ibaret değildir. Gönüllerimizi bir araya toplamak ve bütün memleketi tek duygu haline getirmek Yurttan Sesler’in başlıca hedefidir. Artık, izaha lüzum kalmamıştır ki Yurttan Sesler’in sanatkâr işçileri, memlekete en modern tahrip vasıtalarının bile zerresini koparamayacağı, bambaşka bir istihkâm yapmakla meşguldürler…”
Muzaffer Sarısözen’in, büyük bir sabırla Türkiye Radyo Kurumu bünyesinde kurulmasına önayak olduğu bu sanatçı kadroları, yıllar boyu resmi ve özel yollarla halk ağzından derlenen türkülerin geniş kitlelere tanıtılması, sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması hususunda olağanüstü çabalar harcar, ulusal toplum belleğinde unutulmaz izler bırakır. Bu çabalar, Türk müzik çevrelerince büyük takdirle karşılanır. Muzaffer Sarısözen’in öğrencileri, adeta onun adına tescillenen prensiplerini, kendilerinden sonraki kuşaklara, bir ekol temsilcilisi gibi aktarır.
Muzaffer Sarısözen, sanatçı kadrolarının radyolardan canlı seslendirdiği türküleri, birbirinden farklı açıklamalı prodüksiyonlarla da halka sunar; sanatçı topluluklarını yönetir ve anonslarını da kendisi yapar. Topluluk programlarına ülkenin her yöresinden mahalli sanatçıları davet eder, onları halka tanıtır.
Muzaffer Sarısözen, döneminde, halk musikisi adına her zaman aranan, bilgilerinden yararlanılan başvuru kaynaklarından birisidir. Resmi düzeyde hazırlayıp yönettiği protokol konserleri yanında, halka dönük konserlerle de halk musikinin yaygınlaşması için büyük uğraşlar verir. Bazı sinema film müziklerinde türküleri, uzun havaları ve halk çalgılarını kullanarak halk müziğini işitsel olduğu kadar görsel olarak da geniş kitlelere sevdirir. Öğrencilerinin doldurduğu plâkların hazırlık devrelerinde onlara yardım eder. Rejisörlükler yapar. Bazı opera ve bale eserlerinin sahnelenmesi aşamasında, müzik folkloruna ve halk oyunlarına ait bilgilerini bestekâr ve sahne sanatçılarıyla paylaşır; sanatçı dostlarına yardımlarda bulunur. Ulusal ve uluslararası müzikolojik/etnomüzikolojik çalışmalara destekler verir, müzikolojist ve folkloristlere yardımlar eder, onlara rehberlikler yapar, müzik/folklor arşivinden/arşivlerinden yararlanmalarını sağlar.
*
Muzaffer Sarısözen’in unutulmaz hizmetlerde bulunduğu konulardan biri de halk oyunları/halk rakslarıdır. O, halk musikisi gibi, halk oyunlarına da, ulus bütünlüğünün sağlanmasına yaptığı/yapacağı yüksek katkı idealinden yaklaşır. Bölgeler bazında figüratif/stilistik zenginliğe, türel çeşitliliğe ve kılık–kıyafet rengârenkliğine sahip Türk halk oyunlarının ve bu bağlamda oyun müziklerinin, yaşatıldığı yörelerden derlenip toparlanması, arşivlenmesi, yörelerinde örgütlü ve disiplinli çalışmalarla koruma altına alınması ve yaygınlaştırılması konularında da Türk Folklor çalışmalarına değerli katkılarda bulunur.
Bu çerçevede; Sivas’ta, bilhassa, halay türü ve çeşitleri hakkında yaptığı çalışmalar yanında; halk oyunları konusuna analitik yaklaşımlarla hazırladığı makale ve sempozyum/panel bildirilerini ilim-sanat camiası ile paylaşır. Kitaplar yazar. 1949 ve 1950 yıllarında İtalya ve İspanya’daki uluslararası halk oyunları festivallerine katılan ve yarışmalarda birincilik ödülleriyle yurda dönen halk oyunları ekiplerine önderlik yapar.
Kazım Taşkent’in büyük desteği, Vedat Nedim Tör’ün yöneticiliği ve Yapı ve Kredi Bankası’nın finansörlüğünde, 1950 yılında kurulan “Halk Oyunlarını Yaşatma ve Yayma Tesisi/Vakfı” adına, İstanbul’da Açık Hava Tiyatrosu‘nda 1970’li yılların başına kadar düzenlenen “Halk Oyunları Bayramlarının genel organizasyonlarında da Muzaffer Sarısözen’in katkıları vardır. Yönetime fiziki ve fikri katkıları ve yörelerinde oyun ekiplerinin örgütlenmeleri ve bu organizasyona katılımları hususunda da büyük emekleri ve yönlendiriciliği vardır. Diğer yandan, oyun ekiplerinin çalıp-çığırdıkları oyun havalarından 40 kadarını notaya alarak da, onların yazılı hale gelmesine de katkıda bulunur.
Muzaffer Sarıözen’in, 1950 yılındaki gösterilerde, 22 ilden gelen oyun ekiplerinin İstanbul’u coşturan gösterilerinden sonra sarf ettiği görüşleri, bu husustaki duygularını özetlemesi bakımından önemlidir96:
“Halk Oyunları, Milli Kültürümüzün sarsılmaz temel taşlarından birisidir. Türk ulusu nice yüzyıllar en asil heyecanını bu muazzam kuvvetten almıştır. Bu oyunlar tarih boyunca bütün bir ulusu etrafına toplamış ve gönülden gönüle ince figürlerden sihirli bağlar örmüştür. Milli oyunlarımıza şehirli, köylü, büyük, küçük ve bu ulusu duyabilen herkes âşıktır. Hadiseye bu açıdan bakılınca yarışmayı tertip edenlerin bir ‘ulus bütünlüğü ve birliği’ davasına parmak bastıkları derhal sezilebilir.”
*
Halk ezgilerini notaya alarak onların profesyonel müzisyenlerce seslendirilmelerine imkân tanıması, M. Sarısözen’in en önemli kalitelerinden biridir. Bu bağlamda, radyo sanatçılarına öğretmek amacıyla, Ankara Devlet Konservatuvarı arşivinden 1000’i aşkın usullü ve serbest ritmli ezgi başta olmak üzere, kendi özel derlemeleri ve bazı piyasa plâklarından yazdıkları ile birlikte, 2000’e yakın halk musikisi eserini notaya alır. Dikte ettiği türkülerin notaları, hazırladığı bir kısmı kitap ve makalelerinde de yayımlar. Ancak, notaya aldığı türkülerin büyük çoğunluğu, vefatından sonra; Nida Tüfekçi’nin TRT Müzik Dairesi Başkanlığı THM ve Oyunları Şube Müdürlüğü zamanında, 1970 yılında yayın hayatına başlayan TRT THM Repertuvarı Sıralı / Süreli Nota Yayınları arasında perakende olarak yayınlanır. Notalar, büyük ölçüde, radyo sanatçısı öğrencilerinin nota defterlerinden temin edilir.
Türk Halk Müziğinin en değerli ses sanatçılarından Neriman Altındağ ile 1951 yılında evlenen ve bu evlilikten oğlu Memil dünyaya gelen [1952] Muzaffer Sarısözen, 1962 yılının sonlarında DDY hastanesinde geçirdiği bir prostat ameliyatından sonra sağlığına kavuşamaz ve 3 Ocak 1963 Perşembe günü, sabaha karşı saat 04.00’de vefat eder. Cenazesi, 4 Ocak Cuma günü büyük bir törenle Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedilir.
Yayınlanmış Kitapları:
- Seçme Halaylar [(!?), 1935, 25. s.]: Niyazi Yılmaz’ın “Türk Halk Müziğinin Kurucu Hocası Muzaffer Sarısözen” başlıklı eserinden varlığını öğrendiğimiz bu kitabı görmedik [bkz. Age, s.17]. Yazarın verdiği bilgiye göre; söz konusu kitap, 1935 yılında –muhtemelen Sivas’da- yayınlanmış… 25 sayfa hacminde ve el ayası büyüklüğünde küçük boy bir kitap. Muhtevası hakkında bilgi sahibi değiliz. Muhtemelen, Sivas çevresinden derlenmiş halay havalarının notaları, oynanış biçimleri ve oyunlar hakkında gerekli açıklamalar, belki fotoğraflar yer alıyor. Ahmet Kudsi [Tecer], 1932 yılında yayınlanan Sivas Halk Şairleri Bayramı kitabındaki “Sivas Halayları [Rakısla Müşterek Besteler]“, başlıklı makalesinin sonuna düştüğü: “Bu parça, ayrıca intişar edecek mufassal bir eserden alınmıştır. H. Muzaffer [Dermek Umum Kâtibi]” şeklindeki bir not ile okuyucu için bu kitabın varlığına adeta dikkat çekiyor:
- Seçme Köy Türküleri [İstanbul, 1941, Remzi Kitabevi, 68 s.]: Müzik eğitim kurumlarındaki öğrenciler başta olmak üzere, genel olarak kamuoyunun ve tüm eğitim çağındaki çocukların türkü notası ihtiyacını karşılamak amacıyla hazırlanmış küçük hacimli bir kitaptır. Yayınlandığı 1941 yılı göz önüne alınırsa, yayınlanmasındaki amaçlardan biri de, sahada yeni derlenmiş halk müziği örneklerini daha geniş kesimlere tanıtmak ve bu alandaki nota ihtiyacını gidermek. Zira kitapta yer alan 39 anonim güfteli türkü notası; ülkemizde halk müziği çalışmalarının yeni başladığı ve bilhassa türkü notası içeren kitapların çok az yayınlandığı bir dönemde Ankara Devlet Konservatuvarı Folklor Arşivi’nden yararlanılarak ilk kez gün yüzüne çıkarılmış.
Ancak; kitap, iki bölümden meydana geliyor. Türkü notalarının yer aldığı bölüm, kitabın ikinci bölümü… Birinci bölümde ise, 73 parçalık küçük hacimli solfej notalarına rastlanıyor. Solfej bölümü de, Muzaffer Bey’in ifadesine göre kitaba son anda ilave edilmiş. Buna bağlı olarak denilebilir ki, bu kitap; halk müziği geleneğinden yararlanılarak hazırlanmış bol notalı ilk solfej eğitim kitabıdır.
Bu gözle incelendiğinde görülür ki; yazar, uzun yıllar eğitim camiasına hizmet etmenin engin tecrübesiyle, kitap içinde oldukça ilgi çekici sayılabilecek öğretim yöntemleri uygulamış.
Solfej eğitiminde karar tonu seçimindeki geleneksel yaklaşımlar yanında, farklı tonlarda örneklemelere de yer verilmesi; beşli, dörtlü, ikili aralıkların okuyucuya belletilmesi; inici seyir karakterinin solfej eğitiminde özel olarak tercih edilmesi; özellikle yöresel melodik karakterlerin kavranmasına dönük kurgulamalarla, geleneksel melodik motiv ve stillerin tercihen solfej parçalarında kullanılması; bu bağlamda da geleneksel melodilere ve bu melodi kalıplarına uygun modülasyonların solfej parçaları içinde kullanılmaları; güfte-melodi bütünlüğünün öne çıkarılması ve güftede anlam vurgusunun kavranmasına dönük uygulamalara gidilmesi; ritmik zenginliklere ve farklı tiplerdeki aksak ritmlerde örneklere yer verilmesi ve ayrıca farklı ritmlerde vuruş bilincinin geliştirilmesine dönük işaretlemelerin nota üzerinde gösterilmesi; türkülerde nüans bilgisine ilk kez temas edilmesi, vs. gibi adeta çok yönlü bir düşünce paketi, bu küçük kitabın temel solfej ideal ve pratiğini oluşturuyor.
Birkaç tane ile sınırlı olsa da, kitapta polifonik örneklere yer verilmesi de, farklı çalgılardan tınlayan bu çeşit ezgilerin varlığını hatırlatıyor. Notaların özel bir eğitimci zevkine göre ülke genelinden seçilmiş olmaları da dikkat çekiyor. Diğer yönden, bu kitabın, “milli solfej eğitimi nasıl olmalı?” sorusuna hararetle cevap arandığı 1940’lı yılların en başında yayınlanmış olması da, üzerinde önemle durulması gereken hususlardan biridir.
- Yurttan Sesler [Ankara, 1952, Akın Matbaası, 108 s.]: Bu kitap, esasen Muzaffer Sarısözen’in “Seçme Köy Türküleri” kitabını hazırlamaktaki esas amacına büyük ölçüde uyuyor. Nitekim Sarısözen, kitabın önsözünde, kitabı hazırlarken: a) İlkokuldan liselere kadar bütün sınıfların seviyelerinin göz önünde bulundurulduğunu; b) Folklorcuların da kitaptan faydalanmalarının düşünüldüğünü belirtiyor. Bu amaca uygun yöntemleri de kitabında şöyle uyguluyor:
1) 71 tanesi vokal ve vokal+enstrümantal tarzda, 15 tanesi ise enstrümantal tarzda olan toplam 86 nota, iki ayrı bölüm halinde bir araya toplanmış.
2) Bu iki ayrı tarzın notaya alınmasında da belli prensipler uygulanmış: Sözgelimi; enstrümantal tarzdaki eserler Klasik Türk Müziği geleneğindeki makamsal düşünce prensiplerine bağlı notalama anlayışına göre yazılmış. Yani, notaya alınan eserlerin karar eksenleri, Türk müzik çevrelerince [Klâsik Türk Müziği ve Türk Halk Müziği çevrelerince] çoğunlukla 1920’li yıllarda kullanılmaya başlanan; geçmişi ise 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanan bir anlayışın getirdiği alışkanlıkla -dördüncü çizgi fa anahtarının ikinci alt ilâve çizgisindeki do notası başlangıç tonu olarak baz alındığında- [C-1], ikinci çizgi sol anahtarının ikinci aralığındaki lâ tonu [A-3] üzerinden belirlenmiş. Farklı makam özellikleri gösteren ezgilerin karar tonlarının belirlenmesinde de, Klâsik Türk Müzik camiasının “dügâh” olarak adlandırdığı bu söz konusu lâ tonu eksen olarak alınmış. Vokal ve vokal+enstrümantal tarzdaki eserlerin notaları ise, enstrümantal eserlerin aksine, büyük ölçüde sol anahtarında ilk çizgi altı “re” tonu eksen alınarak [D-3] yazılmış. Porte çizgilerini aşmayan daha çok bir oktav içinde seyreden bazı türkülerde de lâ tonu [A-3] tercih edilmiş. Muhtemelen altere işaretleri eser içinde az kullanma isteği ve toplu okumaya elverişli tonların tercih edilmesinden kaynaklanan bu durum, 20. asrın ikinci çeyreğinde ortaya çıkan halk ezgilerinin notaya alınması hususundaki sorunların çözümüne dönük bir uygulama tercihi olması bakımından büyük önem taşıyor. Gerçekte, bir “tespit notası” hüviyeti taşıyan ve dünya müzik literatüründe örneğine çokça rastlanan bu çeşit uygulamaların; frekans yönünden, duyulan ses ile yazılan ses arasında bazı farklılıklar içerdiği bilinen bir gerçektir. Bu farklılığı nota üzerinde göstermenin ve anonim eserleri seslendiren halk sanatkârlarının gerçek ses tonunu tespit etmenin ve/veya nota yazımında bunu eksen ses olarak tercih etmenin, biraz da notistlerin kişisel tercihine bağlı olduğunu ve geleneksel müziklere dönük çalışmalarda bu hususun çok da önemsenmediğini belirtmekle yetinelim.
3) M. Sarısözen, o döneme kadar alışılagelen nota yazım dizaynından farklı olarak; bilhassa müzikal yapının kolayca algılanabilmesine imkan verecek bir yazım biçimini de tercih etmiş, bu bağlamda, vokal ve vokal+enstrümantal tarzdaki eserlerde, iç bölümlemelerin iskeletini oluşturan yapıların kolayca algılanabilmesi için, güftelerdeki kuple bütünlüğünü örten bir müzikal kuple düşüncesini notasyona yansıtmış.
4) Eserlerin eğitim amaçlı seçildiğini gösteren ipuçlarından biri de, mahalli ağız hususiyetlerinin notaya aktarımında ortaya çıkan fonetik sorunu, güfteleri İstanbul ağzına göre yazarak çözmüş olması…
5) Yayınlandığı dönem içinde, bu kitabın Türk müzik camiasına getirdiği yeniliklerden biri de, bilhassa vokal okumalardan yazılmış bazı notalarda, mi ve si seslerindeki 2 ve 3 komalık pesliğe işaret eden ve bemoller üzerine rakam yazmak suretiyle gösterilen imgelerdir. Nitekim Sarısözen, bu hususta okuyucuya şu uyarıyı yapmayı ihtiyaç hissetmiş ki, bu isteği o döneme göre son derece anlamlıdır:
“Folklorcuların da kitaptan faydalanmaları düşünülerek aralıklarda görülen farkların koma nisbeti diyez ve bemollere rakam koymak suretiyle işaretlenmiştir [NOT: Diyezlere rakam konmuş bir nota örneğine rastlanamamıştır (S. Şenel)]. Okullarda bu çeşit rakamlı arızaların yok sayılarak natüreline gidilmesi ve sadece üçle gösterilen bemollerin tam bir bemol halinde icrası ehemmiyetle göz önüne alınması gereken noktalardandır”.
- Türk Halk Musikisi Usulleri [Ankara, 1962, Resimli Posta Matbaası Ltd. Şti., 120 s.]: Türk halk müziği ile ilgilenenler için, başvuru kaynaklarının en başında gelen bu kitap, M. Sarısözen’in, vefatından kısa bir süre önce yayınladığı son eseridir. Hacmi küçük gibi görülmekle birlikte, uzun yıllar boyu yorucu şartlarda elde edilen ve büyük bir kısmı ilk kez yayınlanan orijinal müzik örnekleri, bu örneklerin seçiminde gösterilen titizlik, sınıflandırma yöntemleri, analitik düşünce yoğunluğu ve ilk kez ortaya konulan bilgi ve fikirler bakımından son derece değerli bir emek ürünüdür. Sarısözen, adeta yıllar boyu yaptığı çalışmalarından elde ettiği kazanımlarını ve bilhassa Türkiye Radyo Kurumu bünyesinde çalışan öğrencileri ile birlikte gerçekleştirme imkânı bulduğu sistem koyuculuğunu bu kitap sayesinde kalıcı kılmaktadır. Bu yönü ile Türk müzik literatürünün nadir değerde örneklerinden biri olduğu söylenebilir. Yayınlandığı günden bugüne kadar geçen süre zarfında, bu kitap emsalinde bir çalışma yapılmamış; metrik sınıflandırmalar, kavramlar, semboller ve sistem prensiplerinin yerini alacak yeni bir çalışma da ortaya konulmamıştır. Başka bir deyişle, Sarısözen öğretilerinin en değerli eserlerinin başında bu kitap gelir.
1) “Türk Halk Musikisi Usulleri” kitabı, her şeyden evvel, geleneksel müziğimizin metrik zenginliğini ve çeşitliliğini usul (mezür ve ritm) kapsamında ele alan bir çalışmadır. Kitapta, vokal, vokal+enstrümantal ve enstrümantal tarzda 142 müzik örneğine yer verilmiştir. Tamamı ritmik ve/veya karışık (karma) ritmli bu anonim / âşık tarzı müzik örnekleri, Ankara Devlet Konservatuvarı Derleme Gezileri (1937-1953)’nde ele geçen 9000’i aşkın müzik arşivi kayıtlarıyla, Sarısözen’in özel derleme kayıtlarından ve Sarısözen’in öğrencilerinin derleme kayıtlarından temin edilmiş… Bir anlamda, yurdun her köşesinden zengin müzik materyalleri barındıran bir kaynaktan seçilmiş örneklerle, geleneksel müziğimizin dayandığı metrik yapı çözümlenmeye çalışılmış. Yayınlandığı dönem içinde, müzik çevreleri, böylesine zengin ve türel çeşitliliği bol nota örneklemeleriyle ilk kez karşılaşıyor.
Sarısözen, kitabında, Türk halk müziğinin metrik yapısını: 1 Ana Usuller, 2.Birleşik Usuller, 3.Karma Usuller başlığı altında sınıflandırıyor. Her sınıf içinde yer alan mezürlerin farklı ritmik tiplerini de yine sınıf içi sınıflandırmalara tabi tutarak örnekliyor. Bu örneklemelerden de ana hatlarıyla şu tablo ortaya çıkıyor:
Yeri gelmişken belirtelim ki, Muzaffer Sarısözen’in müzik folklorculuğu titizliğinde tanımladığı bu metrik yapılardan başka, aynı düşünce sistemi çerçevesinde hareket eden bazı öğrencileri de, aradan geçen yıllarda, kitapta yer almayan yeni usul kalıpları, mertebeleri ve tipleri bularak bunları yayınlamışlardır. Buldukları farklı kalıp ve tipleri de büyük ölçüde yine bu sınıflandırma biçimine göre tarif etmişlerdir. Diğer taraftan bilhassa müzik camiasında bu kitapta ortaya konulan temel düşüncelere katılmayan ve/veya bir kısmına katılan müzik adamları da olmuş ve Sarısözen’in usul konusuna yaklaşım biçimi zaman zaman tartışmaya açılmıştır.
2) “Yurttan Sesler” kitabında bilhassa enstrümantal tarzdaki eserlerin notaya alınmasında uygulanan Klasik Türk Müziği geleneğindeki makamsal düşünce prensiplerine bağlı notalama anlayışı, bu kitapta yer alan notaların hemen hemen tamamına uygulanmış gibidir. Eserlerin karar eksenlerini belirlemede de benzer bir düşüncenin hâkim olduğu görülmektedir. Yani, notaya alınan eserlerin karar eksenleri, -dördüncü çizgi fa anahtarının ikinci alt ilâve çizgisindeki do notası başlangıç tonu olarak baz alındığında [C-1]-, ikinci çizgi sol anahtarının ikinci aralığındaki lâ tonu [A-3] üzerinden belirlenmiştir. Farklı makam özellikleri gösteren ezgilerin karar tonlarının belirlenmesinde de, Klâsik Türk Müzik camiasının “dügâh” olarak adlandırdığı bu söz konusu lâ tonu eksen olarak alınmıştır. Polifonik notalarda da benzer düşünceler uygulanmış ve notaların tamamında sol anahtarı kullanılmıştır.
3) Türk müzik camiasına getirdiği yeniliklerden biri de, diyez ve bemol işaretleri üzerine rakamlar koymak suretiyle koma nispetlerini gösteren imgeler kullanmış olmasıdır. Buna bağlı olarak Türk halk müziğinin oktav bölünmesi konusunda alışılagelmiş yaklaşımlar dışında farklı bir yaklaşım da sergilenmiş olmaktadır. O zamana kadar halk müziğinin makamsal bünyesi olduğunu düşünen müzik adamları, notalarda Rauf Yekta, sonrasında da Hüseyin Sadettin Arel ve Dr. Suphi Zühtü Ezgi tarafından kullanılan farklı koma değerlerini gösteren altere işaretlerini kullanmışlarsa da, Sarısözen’in öğrencileri ve ardından gelen halk müziğine mensup sanatçılar, günümüzde de diyez ve bemol işaretleri üzerine rakam kullanarak koma değerlerini ifade etmeyi tercih etmektedir.
4. Kitapta, kaval, çifte, bağlama, tulum gibi çalgıların armonik bünyesinin daha iyi algılanmasına dönük nota örneklerine de yer verilmiş; ancak ve bunların notaya alınmasında da benzer makamsal yaklaşımlar sergilenmiştir.
5. Eserlerin mahalli ağız hususiyetlerinin notaya aktarımında, güfteler büyük ölçüde İstanbul ağzına göre yazılmışsa da, bazı notalarda mahalli ağzı özelliklerini koruma adına fonetik alfabeye de yer verildiği görülmektedir.
Yayınlanmamış Kitapları:
Muzaffer Sarısözen’in yayınlanmadığı bilinen iki kitabı vardır. Bunlardan biri “Toplu Halk Oyunlarından Sivas Halayları”, diğeri ise “Altay Türkleri Halk Musikisi” adlı kitaptır.
- Toplu Halk Oyunlarından Sivas Halayları [!?]: Bu kitabın varlığından, ilk önce Rıza Yetişen’in Folklor Postası‘nda yayınladığı bir makale vasıtasıyla haberdar oluyoruz97. Yetişen, makalesinde, söz konusu kitaba atıfta bulunarak şöyle der:
“Sivas, halayların ana merkezi kuvvetinde göründüğü için, ‘saz’lardan sonra en çok davul-zurna çalınır. (…). Davul-zurna ile oynanan halayların tariflerine girişemiyeceğiz. Çünkü Bay Muzaffer Sarısözen bu oyunlar hakkında mufassal bir kitap hazırlamış olup, yakında yayınlıyacaktır”.
Ayrıca, Mahmut Ragıp Gazimihal de, Yurt Oyunları Kataloğu’nun “Bibliyoğrafya” kısmında, bu kitabın varlığından söz eder [C.III]:
“Arkadaşımız sayın Muzaffer Sarısözen, ‘Toplu Halk Oyunlarından Sivas Halayları’ başlıklı bir kitabın müsveddesini hazırlayıp bundan bir yazısında da söz açmıştı. El yazılı, yani basılmamış dosyayı bize emanet etmek bilimseverliğinde bulundu. Birkaç gün içinde epey notlar alarak kitabımız adına teşekkürle faydalandık. Kendisi Sivaslı olduğu için bu konudaki bilgisi de önemlidir. Takdir ederiz.”
Halil Bedi Yönetken ise Sarısözen’in vefatının ardından yazdığı bir yazıda şöyle der [Yönetken, TFA, s.2981:
“Halay oyunları hakkında hazırlamış olduğunu bildiğimiz eseriyle Türkistan göçmenlerinden derlediği ezgilerin meydana çıkarılarak bastırılmasını temenni ederim.
Ve nihayet Av. Haluk Çağdaş, söz konusu kitaptan: “Sivas Toplu Oyunlarından Halaylar” başlığı ile bir makalesinde söz eder.
Gerçek o ki, adı ister: “Sivas Toplu Oyunlarından Halaylar” olsun, isterse “Toplu Halk Oyunlarından Sivas Halayları” olsun, bu kitabın aslının nerede ve/veya kimde olduğu ve içerdiği konuların neler tarafımızdan olduğu bilinmemektedir.
- Altay Türkleri Halk Musikisi [69 s.]: 1955 yılında, Doğu Türkistan ve Altaylardan kaçıp, 80 kişilik bir kafile halinde Türkiye’ye göçen Türkistan / Kazak Türkleri ile ikâmet ettikleri Sirkeci ve Zeytinburnu göçmen misafirhânelerinde görüşerek derlemeler yapan Muzaffer Sarısözen, o zamanki şartlarda, onlardan derlediği materyalleri 69 sayfa hacminde, büyük boy bir kitapta toplamış ve söz konusu kitabı da, muhtemelen yayınlanması için, 26 Haziran 1961 tarihinde, Ankara Devlet Konservatuvarı kitaplığına bırakmıştır.
Sarısözen hakkında yazılan bazı makale ve kitaplarda her ne kadar adı “Altay Türküleri” olarak geçmekte ise de, metinleri daktilo ile notaları el yazısı ile yazılan bu kitabın üstünde herhangi bir başlık bulunmamaktadır. Buna karşılık M. Sarısözen, kitabının önsözünde, “Altay Türkleri Halk Musikisi“, “Altay Halk Türküleri” gibi ifadeler kullanmaktadır ki biz de bu ifadelerden ilkini başlık olarak seçmeyi uygun bulduk.
Söz konusu kitapta, iki telli bir çalgı olan Dambıra / Dombıra / Dımbıra ve kaval gibi nefesli bir çalgı olan Sıvızga/Sıbızga/Sıvızgı‘dan yazılmış enstrümantal notalar; kadın ve erkek seslerinden alınmış vokal ezgilerin notaları; bu ezgilerin anlatıları ve çalan/okuyan kaynak kişiler hakkında çeşitli bilgiler yer alıyor. Derleme fişlerine, kaynak kişilerin fotoğrafları da iliştirilmiş. Kitap içinde, ayrıca, kaynak kişilerin çaldıkları çalgılar hakkında çeşitli bilgiler, çizimler ve bu çalgıların nasıl çalındıkları hakkında da genişçe notlar bulunuyor. Kitap içinde ayrıca; Sıvızga ve Dambıra‘nın, ülkemizde kullanılan halk musikisi çalgılarından “Kaval” ve “Bağlama” ile mukayese edildiği bir bölüm de mevcut.
Sarısözen, kitabında, çoğunluğu pentatonik olan 38’i notalı, 2 tanesi notasız toplam 40 esere yer vermiş. Dombıranın her iki telinden çıkan tınıların armonikleri ile Sıbızgı‘dan çıkan tınıların armonikleri de notalarda gösterilmiş. Notaların tamamında sol anahtar (soprano anahtar) tercih edilmiş, donanımda altere işaretler kullanılmamış. Birkaç vokal eserin notası üzerinde, bir kaç kez diyez/bemol üstünde rakam yazmak suretiyle takribi olarak belirlenen koma işaretlerine yer verilmiştir. Diğer taraftan tonik ses de tınladığı yer dikkate alınarak belirlenmiş. Eserlerin büyük çoğunluğu ritmik olup, aralarında serbest ritmli olanlar da var. Ritmik eserler arasında “aksak” ritmli olanların da bulunması dikkat çekici.
Bu kitabın bir kopyası, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Genel Müdürlüğü Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Şube Müdürlüğü arşivinde bulunmakta olup, tarafımızdan kitap hakkında Müteferrika dergisinde genişçe bir tanıtım yazısı yayınlandığını belirtelim98.
M a k a l e l e r / T e b l i ğ l e r:
Muzaffer Sarısözen, kaleme aldığı araştırma/fikir yazılarını: “Duygu ve Düşünce [Sivas]”, “Çorumlu“, “Ülkü“, “Güzel Sanatlar“, “Köy Postası“, gibi dergilerde; Ahmet Kutsi [Tecer] imzalı “Sivas Halk Şairleri Bayramı” broşüründe [1932] ve “Ulus” gazetesinde yayınlamış. Derlediği / notaya aldığı türkülerin notaları ise, “Sivas Halk Şairleri Bayramı” broşürü [1932] ile birlikte “Radyo“, ve “Musiki Ansiklopedisi” dergilerinde yayınlanmış. Sağlığında yayınlanmamış bazı yazılar yanında, daha önce yayınlanmış bir kısım yazılarının ise mükerrer olarak “Yakutiye”, “Sivas Folkloru” ve “Türk Folklor Araştırmaları” gibi süreli dergilerde ve Şerif Baykurt’un “Türkiye’de İlk Halk Oyunları Semineri [1996]” adlı kitapta yayınlandığı görülüyor.
1. Araştırma/Fikir Yazıları: Muzaffer Sarısözen’in araştırma/fikir yazıları çoğunlukla halk bilgisi temellidir. Ele aldığı konuları, büyük ölçüde müzik folkloru/etnoloji/müzik-etnoloji çerçevesinde irdeler. Analitik yaklaşımlarla, Türk halk düşünce ve kavrayışının gün yüzüne çıkarılmasını hedefler. Bu çerçevede ortaya koyduğu eserler, halk müziği literatürünün en değerli parçaları arasındadır. Sarısözen’in araştırma/fikir yazılarının başında Türk halk oyunları konusunda kaleme aldığı makaleleri yer alır:
a) Halk Oyunları Konusundaki Yazıları: Ülkemizde, halk oyunları konusunda konusunda ilk çalışmaları yapanların başında Muzaffer Sarısözen gelmektedir. Bu bağlamda, “Çorumlu”, “Ülkü” ve “Köy Postası” için kaleme aldığı akademik düzeydeki araştırma, tanıtım ve fikir yazılarının büyük bir kısmı Türk Halk Oyunları üzerinedir. Kültür-sanat camiası ile ilk ilmi teması da 1932 yılında Ahmet Kutsi [Tecer] imzasıyla yayınlanan “Sivas Halk Şairleri Bayramı” broşüründe yayınlanan “Sivas Halayları (Rakıslar, Müşterek Besteler)” başlıklı bir makale dolayısıyla olmuştur. Daha çok Sivas ve çevresi halk oyunlarını yazılarında tanıtmış; özellikle de halay türü oyunlar ve çeşitleri üzerine eğilerek detaylı bilgilere yer vermiştir. Ayrıca ülke genelinde yaygın halk oyunları arasında müşterek noktaların tespiti ve oyunların analitik özelliklerinin belirlenerek tanımlanmasına dönük fikirlerini de kamuoyu ile paylaşmıştır. Halaylar ile birlikte temas ettiği oyun türlerinden biri de Barlar‘dır. Vefatından sonra, halk oyunları konusundaki yazıları (bir kısmı mükerrer olarak), “Türk Folklor Araştırmaları“, “Yakutiye“, “Sivas Folkloru“, gibi süreli dergilerde ve Şerif Baykurt’un 1996 yılında yayınladığı “Türkiye’de İlk Halk Oyunları Semineri” adlı kitapta yayınlanmıştır. Sarısözen’in halk oyunları konusundaki başlıca yazıları kronolojik olarak şunlardır:
- “Sivas Halayları (Rakısla Müşterek Besteler) [Sivas Halk Şairleri Bayramı (1932) ve Sivas Folkloru (Kasım 1974)]”;
- “Çorum Halayı/I-I [Çorumlu (1939/1940]”;
- “Halk Rakıslarından Halaylar [Ülkü (4/1941 ve TFA, 7/1975]”;
- “Sivas’ın Abdurrahman Halayı [Ülkü 10/1941]”;
- “Milli Oyunlarımızın Müşterek Bir Noktası [Ülkü (11/1941) ve Yakutiye (3/1960)];
- “Kızık Halayı [Ülkü (3/1942) ve Sivas Folkloru (07/1979);
- “Garkın Halayı [Ülkü (Aralık/1942)];
- “Millli Oyunlarımız: Baş Bar [Ülkü (7/1942)];
- “Bergama’da Milli Oyunlar [Ülkü (3/1943)];
- “Milli Oyunlarımızda Müşterek Nokta [Köy Postası (1/1953)];
- “Köylü Halayı Hakkında [TFA, 12/1961) ve Türkiye’de İlk Halk Oyunları Semineri (1996)]”;
- “Demirağa Barı Hakkında [TFA (3/1963) ve Türkiye’de İlk Halk Oyunları Semineri (1996)]”.
b) Türk Halk Çalgıları ve Çokseslilik: Muzaffer Sarısözen’in, halk oyunları konusu dışında yayınlarında en çok önem verdiği konulardan biri de, Türk halk ezgilerindeki polifonik duyumlar (bilhassa paralel beşli / dörtlü yürüyüşler ve doğal armonikler] ve bu duyumların müzikolojik değeri üzerinedir. Bu bağlamda; vokal ve vokal+enstrümantal örneklerin yanı sıra özellikle enstrümantal örneklemelerden yola çıkarak kamuoyunun dikkatini Türk halk çalgıları bünyesindeki polifonik tınlamalara çekmeye çalışır. Muzaffer Bey’in “Türk Halk Musikisi Usulleri” kitabında bu hususta verdiği çokça bilgi ve nota örnekleri dışında, yayınladığı şu beş makale müzik literatürü bakımından son derece önemlidir:
- Çok Sesli Müzik ve Bağlamalar [Güzel Sanatlar (Mayıs / 1940].
- Kaval, Tulum, Çifte [Güzel Sanatlar (Haziran / 1946].
- Halk Musikisi Hakkında İşaretleri [Ülkü (Temmuz / 1942];
- İki Sesli Halk Türküsü [Ülkü (Aralık / 1944];
- İki Sesli Halk Müziği [Ülkü (7 / 1946)].
c) Güncel Konularda Gazete Yazıları: “Ulus” gazetesi, Muzaffer Sarısözen’in, bilhassa bazı günlük konulara temas etmek, kamuoyunu halk müziğinin çeşitli yönleri hakkında bilgilendirmek, yurt içi ve yurt dışında meydana gelen bazı sanat olaylarını tanıtmak ve bir halk müziği uzmanı olarak çeşitli görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak amacıyla gazete yazılarını kaleme almıştır. Bu yazılardan bazılarının başlığı şöyledir: “Elazığ Halk Musikisi [25 Nisan 1948]”, “Festivale Doğru [11 Nisan 1950]”, “Milli Ekibimizin İlk Özel Gösterisi [18 Nisan 1950]”, “Festival Günü [25 Nisan 1950]”, “Boğa Meydanında Festival [26 Nisan 1950]”, “Bir Ağıtın Destanı, Olaylar Boyunca Gazi Osman Paşa Ağıtı [11 Şubat 1961], vd…
2. Perakende Nota Yayınları: Muzaffer Sarısözen’in matbu yayınlarından bazıları da “Sivas Halk Şairleri Bayramı” broşürü [1932], “Radyo” dergisi ve “Musiki Ansiklopedisi” dergisinde kamuoyuna ilk kez tanıttığı perakende notalardır. Bilhassa, 1940’lı yıllarda nota yayınları yaptığı bu dönemde, Ankara Devlet Konservatuvarı Folklor Arşivi şefliği görevini sürdürmekte; ayrıca Ankara Radyosu’nda “Yurttan Sesler” ve “Bir Türkü Öğreniyoruz” programlarının hazırlanmasına katkıda bulunmaktadır. Radyo sanatçılarına öğretmenlik yapan, Mesut Cemil [Tel] ve Sarı Recep [Güray] ile birlikte yayınlarda bağlama çalan Sarısözen’in ismi, radyo yayınları yoluyla sanat camiasında yeni yeni duyulmaya başlamıştır. İşte bu dönemde Sarısözen: “Değirmen [Ocak 1941]”, “Arabamın Atları [Şubat 1942, 1947], “Sarı Gelin [Ekim 1942], “Halay Havası (Gitme yarim uzağa) / [Aralık 1942]”, “Turnalar (İki turnam gelmiş aklı kareli) / [Mayıs 1943]”, “Eğin Havası (Şu Eğin’in Kadıgülü başında) / [Aralık 1943]”, “Akça Ferikler [Ocak 1944]”, “Açıl Mor Menevşem [1946]”, “Kızılırmak (Köprüye varınca köprü yıkıldı) / [Nisan 1944]”, “Çiğ Köfte [Mayıs 1944]”, “Su gelir ark uyanır (Erzurum) [Mart 1946]” türkülerinin notalarını yayınlar.
3. Röportaj/Söyleşi/Mülâkatlar: Muzaffer Sarısözen ile yapılmış röportajlar / mülâkatlar, çeşitli vesilelerle muhabirlere vermiş olduğu beyanatlar, hakkında çıkan çeşitli haberler ve hizmetleri / çalışmaları hakkında dolaylı olarak yazılan yazılar ve biyografiler de, Sarısözen bibliyoğrafyası için hatırı sayılır bir yekün tutmaktadır. Bilhassa derleme gezileri sırasında, gittikleri yörelerin mahalli basınında haber ve mülakat mahiyetinde hakkında pek çok yazı yayımlanmıştır. Bu bağlamda, onun hakkında ulusal ve uluslararası alanda yapılan bu çeşit yayınlar oldukça dağınık olup, bir araya toparlanması da oldukça zordur.
4. Hakkında Yazılan Kitaplar: Vefatından sonra Muzaffer Bey hakkında üç kitap yayınlanmıştır. Bunların ilki Alparslan Ayral’ın “Muzaffer Sarısözen [Sivas’ın Yetiştirdiği Ünlüler Dizisi:1, Sivas, Ocak 1995, Dilek Matbaacılık, 46 s.]” adlı kitabı, ikincisi Sarısözen’in Ankara Radyosu’ndan öğrencisi Niyazi Yılmaz’ın “Türk Halk Müziğinin Kurucu Hocası Muzaffer Sarısözen [Ankara, 1996, Ocak Yayınları, 306 s.]” ve Armağan Coşkun Elçi’nin, “Muzaffer Sarısözen (Hayatı, Eserleri ve Çalışmaları) [Ankara, 1997, TC. Kültür Bakanlığı, 336 s.] başlıklı kitaplardır. Armağan Coşkun Elçi’nin kitabı aslen 1992 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Eğitimi-Halk Edebiyatı Bölümünde Prof. Dr. Abdurrahman Güzel danışmanlığında hazırlanmış bir yüksek lisans tezidir. F. Reyhan Altınay tarafından, 1993 yılında, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel Bilimler Anabilim Dalı’nda hazırlanmış: <<Muzaffer Sarısözen’in Hayatı ve Türk Halk Müziğine Katkıları>> [İzmir, 220 s.] başlıklı bir yüksek lisans tezi daha vardır; ancak bu tez henüz yayınlanmamıştır.
5. Hakkında Yazılan Makaleler: Muzaffer Bey’in vefatından sonra da hayatı, sanatı ve hizmetleri hakkında detaylı bilgiler veren, hizmetlerini çeşitli yönlerden değerlendiren ve bolca hatıralara yer veren çok sayıda yazı yayınlanmıştır. Bu yazıları akleme alanların bir kısmı yakın dostları, meslektaşları, bir kısmı talebeleri, bir kısmı da onun sanatı ve hizmetlerini değerlendiren araştırmacılar, yazarlardır. Bu bağlamda; İhsan Hınçer’in: “Sarısözen’i de Kaybettik [TFA (Ocak/1963)]”; Vehbi Cem Aşkun’un: “Halk Musikisi Dünyamızın Kaybı: Muzaffer Sarısözen [TFA (Şubat/1963)]”; Ahmet Kutsi Tecer’in: “Yeri Boş Kalan Değer: Sarısözen İçin [TFA, (4/1963)]”; Halil Bedi Yönetken’in: “Acı Bir Ölüm: Sarısözen’i Kaybettik [TFA (Şubat/1963)]”; Sadi Yaver Ataman’ın: “Büyük Acımız Üzerine: Sarısözen’in Arkasından [TFA (Şubat/1963)]”; Refik Ahmet Sevengil’in: “Muzaffer Sarısözen / 1899 -1963 [Opus (Ocak/1963)]; Safa Tangör’ün: “Konservatuvar ve Yurttan Sesler’in Kaybı: Muzaffer Sarısözen (1899-1963) [TFA, Şubat/1963)]”; Ali Rıza Avni’nin: “Muzaffer Sarısözen’i Kaybettik [Musiki Mecmuası (Kasım/Aralık 1962)]”; Ahmet Yamacı’nın: “Kaybettiğimiz Hocamızın Ardından: Sarısözen’e Ait Hatıralarım [TFA (Nisan/1963)]”; Osman Atilla’nın: “Ölümünün 15. Yıldönümünde: Sivaslı Folklor Üstadı Muzaffer Sarısözen İçin… [Sivas Folkloru (Şubat / 1978)]”; Nail Tan’ın: “Muzaffer Sarısözen ve Türk Folklorundaki Yeri [Sivas Folkloru (Şubat/1978)]; Haluk Çağdaş’ın: “Türkülerden bir vatan ve Rahmetli Sarısözen (TFA (Mayıs 1984)]”, Nida Tüfekçi’nin: “Muzaffer Sarısözen (1898-1963) [Folklor (1984)]” ve Avni Özbenli’nin: “Ölümünün Yirmibeşinci Yılında Muzaffer Sarısözen (1899-1963) [Türk Folkloru Araştırmaları -1989 (1989)]” yazıları, Sarısözen’in vefatından sonra yayınlanmış yazıların en önde gelenleridir.
6. Kitapları Hakkında Yazılmış Yazılar: Muzaffer Sarısözen’in yayınlanmış ve yayınlanmamış kitapları hakkında yazılmış yazı sayısı oldukça az olup; bunların da bir kısmı kısa tanıtım yazısıdır. “Yurttan Sesler” kitabı için Radyo Haftası [S.110, 28.06.1952] ve Türk Folklor Araştırmaları [S.37, 08/1952] dergilerinden yayınlanan kısa yazılar; Safa Tangör’ün Türk Halk Musikisi Usulleri kitabı hakkında TFA‘da yayınlanan tanıtım yazısı [S.159, 10/1962] ve yayınlanmamış kitaplarından biri olan ve adı yukarıda zikredilen Altay Türkleri Halk Musikisi adlı kitap hakkında Süleyman Şenel tarafından Müteferrika dergisinde yayınlanan geniş hacimli bir yazı [“Türk Halk Musikisi Konusunda Yayımlanmamış Beş Kitap”, Müteferrika, (S.4, Kış/1994)] bunlardan bazılarıdır. Ancak, Türk Halk Musikisi Usulleri adlı kitap hakkında Halil Bedi Yönetken tarafından Türk Folklor Araştırmaları dergisinde yayınlanan iki makale [“Sarısözen’in Eserleri Vesilesiyle: Türk Halk Musikisinde Oktav Bölümü (Nisan/1963)” ve “Sarısözen’in Son Kitabı Hakkında (Eylül/1963)]”, söz konusu kitabı çok yönlü irdeleyen değerli bir kritik olarak değerlendirilebilir.
NOT: Bu biyografi; sayın Süleyman Şenel’in izniyle, “İstanbul Çevresi Alan Araştırmaları” kitabının 2. cildinden iktibas edilmiştir (s.77-100). Geniş bilgi için bkz. Süleyman Şenel, İstanbul Çevresi Alan Araştırmaları, 2 Cilt, İstanbul, 2010, Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, 438+489 syf.]
[1] İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Sanatçı Öğretim Görevlisi
[2] Bazı belgelerde doğum tarihi , mahkeme tashihi ile: R.1319 [M.1903-19
- Nota ve Söz Arşivimize ulaşmak İçin Tıklayınız
- Halk Müziği Sanatçıları Liste
- Türkü Hikayeleri