Bağlamada Eşik Yeri Yüksekliği Ve Kapak Montajı. Türk Halk Müziğinin geleneksel çalgılarından biri olan bağlama, Kopuzun yüzyıllar içinde değişimiydk310 lunarsolo nike mujer bonnet echarpe enfant garcon texans andre johnson jersey nike jordan sale andre johnson texans jersey flugzeug spiele amazon litec led lego stargate sg 1 fsu jersey schiebermütze houston texans andre johnson jersey terrassenüberdachung adidas handball spezial test collagen booster cream richle bugünkü halini aldığı bilinmektedir (Gazimihal, 2001). Türklerin en eski çalgılarında biri olan Kopuz, en az 15 asırdan beri kullanılmış ve daha sonra bu saz Anadolu coğrafyasında yerini bağlama ve ailesine bırakmıştır (Gazimihal, 2001) .
Kopuzun gövdesinde, başlarda su kabağından kullanılmış, su kabağı zamanla yerini ağaçtan oyularak veya dilimler halinde yapılan gövdelere bırakmıştır. Zaman içinde bu çalgıdan çok çeşitli sazlar türemiştir (komus, dombra, dutar, çöğür….) (Gazimihal, 2001). 17. yy dan itibaren Kopuz deyimi unutulmuş, yerine Bağlama deyimi kullanılmaya başlanmıştır. Bağlamanın gövdesi, önceleri ağaçtan oyularak yapılmış, üzerine deri gerilip, kiriş teller deri üzerinden geçirilmiş, parmak veya mızrapla çalınmıştır. Bağırsak, at kılı ve ipek tellerin yerini zaman içinde metal teller almıştır. Metal tellerin bağlamada, ne zaman ve nerede kullanılmaya başlandığı tam olarak bilinmemekle beraber bu konuyla ilgili iki farklı görüş yer almaktadır. Bunların ilki, Avrupa’da klavikort1 ve harpsikordun2 icadıyla metal tellerin bu çalgılarda kullanıldığı ve buradan Orta Asya’ya yayıldığı, ikincisi ise, Safiyüddin Abdülmü’min Urmevi’nin kendi icadı olan “nüzhe” çalgısında ilk defa bakır tel kullandığı ve bu tellerin buradan Avrupa’ya yayıldığı görüşüdür (Uygun, 1999). Çalgının yapısında, metal tellerin kullanılmaya başlanmasıyla beraber değişiklikler olmaya başlamış, deri kapak yerini ağaç kapağa (sound board-ses tahtası) bırakmış ve çalgının çeşitli yapım teknikleri oluşmaya başlamıştır.
Bu çalışmada, bağlamanın ses kalitesini doğrudan etkileyen, ses tahtası (kapak) montaj yöntemi ile eşik yeri ve yüksekliğinin rolü üzerinde durulmuştur. Sözü edilen işlemlerin zamana bağlı olarak çalgı üzerinde yarattığı deformasyonlarla ilişkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte, çalışmamızda önerilen yapım tekniklerinin çalgının ses kalitesi ve mukavemet özellikleri üzerinde olumlu etkilerine vurgu yapılmıştır.
Bağlamanın en önemli yapısal problemlerinden biri ses tahtasındaki (kapak) deformasyondur. Eşiğin konumlandırıldığı noktaya ve ses tahtasının monte ediliş tekniğine bağlı olarak bu deformasyonlar zaman içerisinde yavaş veya hızlı seyretmektedir. Ses tahtası deformasyonu, çalgının icrasını, tınısal özelliklerini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin başında gelmektedir.
Geleneksel yapım yönteminde eşik (ses tahtası üzerindeki) form boyunun 1/5‘ine konumlandırılmaktadır. Ülkemizdeki birçok bağlama yapımcısıyla gerçekleştirilen görüşmelerde, bağlamada eşik yerini form boyunun 1/5 ine gelecek şekilde ve eşik yüksekliğini de 5-6 mm. olarak kurguladıklarını ifade etmişlerdir. Ses tahtası montajı için yapılan ön işlemi ise göz kararı yaptıklarını belirtmişlerdir. Eşiğin yüksek tutulmasını ve ses tahtasının inceltilmesini ise daha çok ses elde edebilmek için yaptıklarını söylemişlerdir. Ses tahtası montajı esnasında yapılan bu göz kararı işlem, eşik yüksekliğinin fazla olması, kapak kalınlığının volüm kaygısıyla gereğinden fazla inceltilmesi ve tel boyunun 1/5 sisteminden kaynaklı uzun olması ses tahtasındaki deformasyonu hızlandırmaktadır.
Materyal ve Yöntem
Altın oranın Bağlama yapımında kullanılmaya başlanmasıyla beraber, eşik, form boyunun 1/4 üne konumlandırılmaktadır. Ülkemizin önde gelen bağlama yapım ustalarından biri olarak kabul edilen Kemal Eroğlu’yla gerçekleştirilen görüşmelerde, eşiğin form boyunun 1/4’ünde yer almasının sebepleri arasında, her tel boyunda hesaplanmış sekiz armonik nokta olduğunu ve bu armonik noktalardan birinin form boyunun 1/4 üne denk geldiğini dile getirmektedir. Sözü edilen bu armonik nokta aynı zamanda tel boyunun 4. oktav noktasına denk gelmektedir. Bağlamada alt tel herhangi bir sese akort edildiğinde, eşiğin ön tarafı ile eşiğin arka tarafı (eşik ile tel eşiği arasında kalan bölüm) tınlatıldığında iki bölüm arasında 4 oktavlık bir ses farkı olduğu görülüyor ki bu da eşiğin doğru bir noktaya konumlandırıldığını matematiksel olarak ispatlamaktadır. (C4/262 hz.- C8 /4192 hz.). Eroğlu, bununla ilgili çalışmaları sanatçılığının yanı sıra, iyi bir luthier, ve fizik mühendisi olan Erkan Oğur’la http://tr.wikipedia.org/wiki/Erkan_Oğur beraber yaptığını dile getirmektedir. Eşiğin form boyunun 1/4 ünde yer almasıyla birlikte sesin hissedilir derecede bas bir karakter kazandığını söylemekte ve eşik yüksekliğinin 4 mm. olması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bununla ilgili Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Çalgı Yapım Bölümü’nde yaptığımız çalışmalarda, altın oranla yapılan bağlamalarda eşik yüksekliğinin 4 mm. den daha alçak veya yüksek olması durumunda oktav noktasının bozulduğu gözlemlenmiştir.
Bağlamada bütün hesaplar, form boyu dikkate alınarak yapılmaktadır. Buna göre, form boyu 42 cm olan bir uzun saplı bağlamada tel boyu 1/5 oranına göre 89,6 cm iken 1/4 oranına göre ise 84 cm olmaktadır. Bu hesaba göre (altın oran) tel boylarında 5,6 cm’lik bir fark otaya çıkmaktadır. Eşiğin form boyunun 1/5’inde yer alması tel boyunun uzamasına, bunun sonucu olarak da tel geriliminin artmasına sebep olmaktadır. Bu gerilimin etkisiyle, ses tahtası üzerinde oluşan basınç, eşiğin yüksekliğiyle doğru orantılı bir şekilde artmakta ve ses tahtası deformasyonunu (çökmesini) hızlandırmaktadır.
Çalışmamızda yapılan gerilim ve basınç hesaplarına göre;
Form boyu: 42 cm olan bağlamanın karar sesi ‘do’ (C4/262 hz) olacak şekilde akort edildiğinde 1/5 ve 1/4 sisteme göre oluşacak tel gerilimi ve basınç aşağıdaki gibi olacaktır;
Tel çapları:
Alt teller: 2 * 0,20 (çelik teller); 1*0,43 (ince bam teli); Orta teller: 2 * 0,30 (çelik teller);
Üst teller: 1 * 0,20 (çelik tel); 1 * 0,58 (kalın bam teli).
Çelik teller için kabul edilen özgül ağırlık: 7 gr/ cm3
Bam telleri için kabul edilen özgül ağırlık: 7,2 gr/cm3 ‘tür.
Gerilmek istenen frekanslar:
Alt teller: çelik teller: 262 hz. (C 4), ince bam teli: 131 hz. (C3)
Orta teller: 174 hz. (F3)
Üst teller: çelik teller: 232 hz.; kalın bam teli : 116 hz. (B2)
Tel uzunlukları:
1/5 orana göre: 89,6 cm. 1/4 orana göre: 84 cm.
F: gerilim, p: telin özgül ağırlığı, f: frekans, L: tel uzunluğu, R: çap P: basınç F: Gerilim L: eşik yüksekliği
F =3,141* p * f2 * L2 * R2 / 981 (1.1a), Açın,1994)
F = 0,0032 * p * f 2 * L2 * R2 (1.1b), Açın,1994)
P = F * L (1.1c), Açın,1994)
1/5 oranına göre tellerdeki gerilim:
F = 0,0032 * p * f 2 * L2 * R2
Alt teller:
F = 0,0032 * 7 * 68644 * 8028,2 * 0,0004 = 4,938 * 2 = 9,875 kg. (çelik teller)
F = 0,0032 * 7,2 * 17161 * 8028,2 * 0,001849 = 5,869 kg. (bam teli)
Alt teller toplamı: 15,744 kg.
Orta teller:
F = 0,0032 * 7 * 30276 * 8028,2 * 0,0009 = 4,900 * 2 = 9,800 kg.
Üst teller:
F = 0,0032 * 7 *53824 * 8028,2 * 0,0004 = 3,872 kg. (ince tel)
F = 0,0032 * 7,2 * 13456 * 8028,2 * 0,003364 = 8,373 kg. (bam teli)
Üst teller toplamı: 12,245 kg. Toplam: 37,789 kg.
1/5 oranına göre basınç:
P = F * L
P = 37,789 * 0,55 = 20,784 gr/cm2 (eşik yüksekliği 5,5 mm)
1/4 oranına göre tellerdeki gerilim:
F = 0,0032 * p * f 2 * L2 * R2
Alt teller:
F = 0,0032 * 7 * 68644 * 7056 * 0,0004 = 4,340 * 2 = 8,680 kg (çelik teller)
F = 0,0032 * 7,2 * 17161 * 7056 * 0,001849 = 5,158 kg (bam teli)
Alt teller toplamı: 13,838 kg
Orta teller:
F = 0,0032 * 7 * 30276 * 7056 * 0,0009 = 4,308 * 2 = 8,616 kg
Üst teller:
F = 0,0032 * 7 *53824 * 7056 * 0,003364 = 2,862 (ince tel)
F = 0,0032 * 7,2 * 13456 * 7056 * 0,003364 = 7,359 (bam teli)
Üst teller toplamı: 10,221 kg Toplam: 32,675 kg
1/4 oranına göre basınç:
P = F * L
P = 32,675 * 0,4 = 13,070 gr/cm2 (eşik yüksekliği 4 mm)
1/5 Orana Göre Gerilim | 1/4 Orana Göre Gerilim | |
Alt Teller | 15,744 kg | 13,838 kg |
Orta Teller | 9,800 kg | 8,616 kg |
Üst Teller | 12,245 kg | 10,221 kg |
Toplam | 37,789 kg | 32,675 kg |
1/5 Orana Göre Basınç | 1/4 Orana Göre Basınç | |
5,5 mm eşik | 4 mm eşik | |
Basınç | 20,784 gr/cm2 | 13,070 gr/cm2 |
Çizelgelerde de görüldüğü gibi, iki oranla yapılan bağlamalar arasında belirgin şekilde gerilim farklılıkları ve farklı eşik yüksekliklerinde azımsanmayacak derecede basınç farklılıkları oluşmaktadır. Bundan hareketle geleneksel yöntemlerle yapılan bağlamalardaki ses tahtasının gerilim ve basınca karşı direncinin, altın orana göre yapılan bağlamaların ses tahtası direncine nazaran daha az olabileceği sonucuna varılabilir. Benzer şekilde, eşik yerinin 1/4’e gelmesi ve eşik yüksekliğinin 4 mm. olmasının yanı sıra ses tahtası montajının çalışmamızda önerilen yöntem ve tekniklere göre yapılması da ses tahtası deformasyonunu azaltacak ve genel olarak hem ses tahtası, hem de bağlama dengesini olumlu bir şekilde etkileyecektir.
Ses tahtası monte edilirken ses kutusuna kavisli bir form verilir. Bu kavisli form, ses tahtasının eşiğin basıncına direnç oluşturması için yapılmaktadır. Bu kavisli form için benim önerim, ses kutusunun yarı çevresi 3’e bölünmelidir. 1/3’lük oranlar, eşiğin geleceği yer düşünülerek hesaplanmıştır. Ses kutusunun boğaz kısmı
(bağlama sapının takıldığı yer) baz alınarak ilk 1/3’lük bölüm olan 1. nokta en yüksek nokta, 2. 1/3’lük bölüm olan nokta en derin nokta ve son 1/3’lük bölüm olan 3. nokta ise 1. noktadan daha derin, fakat 2. Noktadan biraz daha yüksek olacak şekilde, bu üç nokta arasına düzgün bir kavis verilmeli ve bunun aynısı diğer yarı çevreye de uygulanmalıdır. Noktalardaki derinlikler form boyuyla doğru orantılıdır (Divan bağlama ile cura’daki bombenin aynı olmaması gerekir). 40 cm’lik ses kutusu için en derin nokta 4 mm. iken, 3. nokta için derinliğin 3,5 mm olması doğrusal bombe açısından ve dolayısıyla ses tahtasının deformasyonu açısından önemlidir. (Şekil 1).
Bu yöntem, hangi form boyu olursa olsun ses kutusunun en düşük yeri olan 2. 1/3’lük kısmın eşik hizası ile, eşiğin 0,8-1 cm arkasına denk gelmesini sağlamaktadır. Bu da ses tahtasının eşik bölgesinde hem yüksek kalmasını, hem de eşikten kaynaklanacak baskıya karşı ses tahtasının daha dirençli olmasını sağlamaktadır. (Şekil 2) Kapağa direnç kazandıran bir başka durum ise doğrusal bombedir (sap ile aynı hizada olan kapak eğimi). Ses kutusunun noktası gerektiği kadar düşürüldüğü, 1.ve 2. noktalar da dikkate alınarak ses kutusuna düzgün bir bombe verildiği takdirde kapağın deformasyona karşı direnci artacaktır. Ses tahtası montajı yapıldıktan sonra, ses tahtası hem sertlik derecesine, hem de ses kutusunda kullanılan ağacın cinsine göre akortlanmalıdır. Bu akortlama işlemiyle beraber, tellerin ses tahtasına yakınlığı tını ve volümü olumlu yönde etkilemektedir (Aşağıda iki model arasındaki ses örneklerinin frekans analizi verilecektir).
Yukarıdaki şekle göre yapılan ses tahtası montajı tel geriliminden oluşacak baskıya direnç sağlarken kapak deformasyonunu neredeyse sıfıra düşürmektedir.
İki oran arasındaki (1/4-1/5) farklılıklar;
Eşiğin 1/4’te yer alması bağlamanın aynı zamanda daha iyi tınlamasını (alt ve üst doğuşkanlar) sağlayan bir faktördür. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de, eşiğin armoni bölgesinde yer alması ve eşiğin izdüşümünün ses kutusunun en derin noktasına (altın orana göre yapılan ses kutularında) denk gelmesidir. Bu durum daha iyi bir tını ve yüksek volüm elde edilmesini sağlamaktadır. Bu yöntemin önemli bir katkısı ise, tel boyunu kısalttığı için, daha büyük form boylarının daha tiz seslere akortlanabilmesini sağlamaktadır. Örneğin, 42 cm. form boyuna sahip bir bağlama, 1/4 sisteminde do ya gerilebilirken, 1/5 sisteminde ancak la veya la #’ e gerilebilmektedir.
Çalışmada eşik yerinin yeniden hesaplanmasına bağlı olarak eşik yüksekliğinin de çok büyük bir fonksiyonu olduğu gözlenmiştir. Geleneksel yapım tekniğinde daha yüksek volüm alabilmek için eşik 5-6 mm. yüksekliğinde bırakılıp ses tahtası inceltilmektedir. Çalışmamızda önerilen yöntemde eşik yüksekliği form boyunun büyüklüğüyle orantılı olarak 3,75-4,25 mm. arasında olması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Eşik yüksekliği tel gerilimini ve ses tahtasına uygulanan basıncı doğrudan etkileyen bir faktördür. Bu sebeple eşik yükseldikçe, eşik ile telin bağlandığı tel eşiğinin açısı artar. Açı yükseldikçe ses tahtasına olan basınç da artacaktır. Bu durum da ses tahtasının deformasyonunu hızlandıracaktır. Araştırmamızda belirlenen yöntemde eşik yüksekliği daha az olacağından tel eşiği ile olan açı da daha düşük olacaktır. Bununla beraber, tel boyunun da mevcut yöntemlere göre daha kısa olması ses tahtasına olan basıncın azalmasını sağlayacaktır.
Sonuç olarak eşiğin 1/4’e gelmesi, tel boyunun kısalmasını, dolayısıyla tellerdeki gerilimin azalmasını sağlamaktadır. Eşik yüksekliğinin düşmesi ise tellerdeki gerilimin azalmasıyla beraber ses tahtasına olan basıncı azaltmakta ve belli bir bilinçle montajı yapılmış olan ses tahtası deformasyonunu en aza indirmektedir. Tellerin ses tahtasına olan yakınlığı da icra rahatlığı sağlamaktadır.
Bulgular
İki Ayrı Modele Ait Ses Örneklerinin Frekans Analiz Bulguları
Aşağıda altın oran (1/4) ve geleneksel yöntem (1/5) ile yapılmış, aynı eşik yüksekliğine sahip iki bağlamanın alt, orta ve üst boş tellerde stüdyoda kaydedilmiş ve iki boyutlu grafiğe dökülmüş ses analizleri görülmektedir.
(Alaskan, 2012) ses kalitesinin analitik değerlendirilmesi spektral özelliklerinin atak (attack), uzama (sustain) ve sönümlenme (decay) sürecinde incelenerek belirlenmesi ve tanımlanmasına bağlı olduğunu belirtmiştir.
Çalışmamızda uyguladığımız analiz yöntemi de bu değerlendirme kriterleri temel alınarak iki boyutlu olarak gerçekleştirilmiştir.
Zaman bağlı iki boyutlu atak uzama ve sönümlenme grafiği incelendiğinde, ses dalgasının üst zarf genliğinin (amplitüde) +30db, alt zarf genliğinin ise -20db’i geçtiği, ses uzama süresinin ise 5 sn. olduğu görülmektedir.
Zaman bağlı iki boyutlu atak uzama ve sönümlenme grafiği incelendiğinde,, ses dalgasının üst zarf genliğinin
+10db’i geçtiği, alt zarf genliğinin ise -20db’e yaklaştığı, ses uzama süresinin ise 3sn. olduğu görülmektedir.
Zaman bağlı iki boyutlu atak uzama ve sönümlenme grafiği incelendiğinde,, ses dalgasının üst zarf genliğinin
+20db’i, alt zarf genliğinin ise -20db’i geçtiği, ses uzama süresinin ise 5sn. olduğu görülmektedir.
Zaman bağlı iki boyutlu atak uzama ve sönümlenme grafiği incelendiğinde,, ses dalgasının üst zarf genliğinin
+10db’i, alt zarf genliğinin ise -10db’i geçtiği, ses uzama süresinin ise 4sn. olduğu görülmektedir.
Zaman bağlı iki boyutlu atak uzama ve sönümlenme grafiği incelendiğinde,, ses dalgasının üst zarf genliğinin
+20db’i, alt zarf genliğinin ise -20db’i geçtiği, ses uzama süresinin ise 4 sn olduğu görülmektedir.
Zaman bağlı iki boyutlu atak uzama ve sönümlenme grafiği incelendiğinde,, ses dalgasının üst zarf genliğinin
+10db’i, alt zarf genliğinin ise -10db’ geçtiği, ses uzama süresinin ise 2 sn.yi biraz geçtiği görülmektedir.
Grafikler incelendiğinde, altın oranla yapılan bağlamanın, geleneksel yöntemle yapılan bağlamaya göre, hem üst ve alt zarf genlikleri daha geniş, hem de ses sönümlenme sürelerinin daha uzun olduğu net bir şekilde görülmektedir.
Sonuç
Kültürel değerlerimizin sembol unsurlarından biri olan bağlamanın geleneksel olarak üretim tekniklerine alternatif olarak önerdiğimiz altın oran hesaplama yöntemi ile üretilen bağlamaların yapımı sonrasında elde edilen bulgulara göre; oransal olarak tel boyu ve sap boyunda yaklaşık %3 lük bir küçülme ortaya çıkmaktadır. Tel boyundaki kısalma ve eşik yüksekliğinin düşmesi ses tahtası üzerine uygulanan basıncın azalmasını ve icranın daha rahat olmasını sağlamaktadır. Oransal dengeye bağlı olarak eşik noktasının form boyunun, 1/4’lük kısmına denk gelmesi sonucunda volüm, ses uzaması ve buna bağlı olarak alt ve üst doğuşkanların daha net tınlaması sonucu çalgının tını karakteri üzerinde olumlu katkılar yaptığı görülmüştür.
BAĞLAMADA EŞİK YERİ, YÜKSEKLİĞİ VE KAPAK MONTAJI ÜZERİNE BİR
ÖNERİ DOI: 10.31722/konservatuvardergisi.491408 Alıntı
Hazırlayanlar: Ümit ÇİÇEKÇİOĞLU – Ali Maruf ALASKAN*